Gezi Rehberleri-Rodos
Ana Sayfa
Hakkımda
Albüm
Onur Sayfası
Atatürk Sayfası
Üstün Soyağacı
Ziyaretçi Defteri
İletişim


T.C. Merkez Bankası
Döviz Kurları
Döviz
Alış
Satış
USD
34.1398
34.2013
EUR
37.6516
37.7195
GBP
44.8543
45.0882
SAR
9.0898
9.1062
JPY
23.2620
23.4161
RUB
0.35753
0.36221
 
Hava Durumu

ANKARAANKARA

ANKARA
Site İçeriği
.  Hakkımda
.  Albüm
.  Onur Sayfası
.  Atatürk Sayfası
.  Üstün Soyağacı .  Ziyaretçi Defteri
.  İletişim
.  Genel Hususlar
.  Tarihi ve Güncel Olaylar
.  Gezi Rehberleri
.  Mesajlarım
.  Haftanın Sayfası
.  Kur'an-ı Kerim Meali
.  Türkçe İsimler Sözlüğü
.  Ülkeler
.  İllerimiz
.  E-Kitaplar
.  Soru Cevap  
.  Haberler
Kardeş Web Siteleri
.  www.besahukuk.com
.  www.kalpakogullari.hleve
ntustun.com

.  www.sinavanaliziyap.hlev
entustun.com

.  www.karikmefrusat.com

GEZİ REHBERLERİ (TARİH VE KÜLTÜR ŞEHRİ "TOKAT İLİ")

“900 ADIMDA 900 YIL"

    Tokat; Yeşilırmak  havzasının  bereketli  toprakları  üzerinde  kurulmuş  olmasının  verdiği  avantajla  6000/7500 yıllık tarihi  boyunca  önemli  bir  ticaret  ve  kültür  merkezi  olmuş, 14 Devleti  ve  birçok  beyliği  içerisinde  barındırmış, önemli bir  Anadolu  şehridir.

tokat gezilecek yerler, tokat yeme içme, tokat gezi rehberi, tokat'ta ne yapılır

    Buram buram tarih kokar çünkü İpek Yolu'nun kavşağındadır. Hatti, Hitit, Frig, Roma, Bizans, Danişmendli, İlhanlı, Selçuklu  ve  Osmanlı  Dönemine  kadar  gelişen  süreç  içerisinde  tarihin  her  dönemine  ait  eserleri  Tokat’ın  her bölgesinde bulabilmek mümkündür. Bu yönüyle Tokat bir  açık hava  müzesi  konumundadır.

    Asya'dan gelip Avrupa içlerine uzanan Türklerin Anadolu'daki ilk duraklarındandır. Hacı Bektaş-ı Veli'nin hayırlı ve bereketli dualarıyla bu eski tarihi şehir; âlimler konağı, fazıllar yurdu ve şairler yatağıdır.
          
Erbaa ilçesinde  Antik  Horoztepe  yerleşimi, Hitit  yerleşim  yeri, Zile’de Maşathöyük Örenyeri, Sulusaray’da; Roma -  Bizans  Dönemlerinin  izlerini  taşıyan  Sebastapolis Antik Kenti, Merkez ilçede, tarihi  Komana  Şehri, yine Roma  Döneminde  yol  güvenliği  için  kurulmuş  olan  Tokat  Kalesi, aynı zamanda Danişmend  Devletine  başkentlik  yapmış olan Niksar’da bulunan tarihi kale, Malazgirt sonrası yapılan en eski Türk Camisi  Garipler Camii, Yağıbasan  Medresesi, Gökmedrese, Yeşilırmak-Hıdırlık Köprüsü, 9 adet zaviye, Osmanlı Dönemine  ait  Alipaşa  Camii ve Hamamı, Voyvoda Han  (Taşhan),  Deveciler  Hanı, Arastalı Bedesten, 18.Yüzyıla ait bütün  Anadolu’nun  en  görkemli  tavan göbeğine sahip  Latifoğlu Konağı Müze Evi ve Anadolu’nun en  güzel ahşap Mevlevihane’si, en  güzel  Saat  Kulesi; Bey Sokağı, Bey Hamam  Sokağı, Halit  Sokağı ve Sulusokak’ta  bulunan  sivil  mimari  örneği  yapılarla;  Türklerin  Anadolu’ya gelişlerinden itibaren 900 yılda  mimari adına  ortaya  koydukları  önemli  eserlerin   kesintisiz  olarak  görülebileceği  tek  şehirdir  TOKAT.      

tokat gezilecek yerler, tokat yeme içme, tokat gezi rehberi, tokat'ta ne yapılır

    Birçok sürprizi var Tokat'ın. Roma İmparatorluğu'nun efsane hükümdarı Julius Sezar, dünyanın en ünlü mektubunu Tokat Zile'de yazdı. Tokat havzasında yapılan Zile Savaşı'nda Pontusları hezimete uğratan Sezar, bu savaşı yazdığı o ünlü mektupta özetledi: "Geldim, gördüm, yendim."
Tokat'ta sizi bekleyen bir başka sürpriz ise tüm dünyanın tanıdığı bir efsaneye ait. Drakula diye bilinen Kazıklı Voyvoda III.Vlad, Tokat Kalesi'nde 4 yıl tutsak olarak kalmış.

    Daha çok sürprizi var Tokat'ın; mesela bir sürü ilke ev sahipliği yapmış. 1080 yılına ait Anadolu'nun ilk camisi Garipler Cami, Danişmentli Nizamettin Yağıbasan'ın yaptırdığı Anadolu'daki ilk medrese olan Yağıbasan Medresesi, Anadolu'nun ilk şehir hanı, dünyanın ilk butik oteli, Zile'deki Osmanlı'nın ilk su şebekesi, Osmanlı'nın ilk panayırı, dünyanın en eski umumi helası "Sık Dişini" Tokat'tadır.

    Evliya  Çelebi'nin  “Alimler  ve  Şairler  Şehri“ diye  övdüğü, Mevlana’nın  hayatının  bir  kısmını  Tokat‘ta  geçirmekten  bahtiyar  olduğu, Şeyhülislam  İbn-i Kemal  gibi  alimlerin, Gazi  Osman  Paşa  gibi  komutanların, Zileli Talibi  ve  Ceyhuni  gibi  şairlerin  yetiştiği, coğrafi konum  itibariyle  eşsiz  doğal  güzelliklere  sahip, tarihle  iç içe  yaşayan bir şehirdir TOKAT.

    Bakırcılık, Yazmacılık, Dokumacılık, Ahşap Oymacılığı, Kuyumculuk, Demircilik, Dericilik gibi bilinen el sanatlarının  yanı sıra, Tokat  ili Anadolu’da 20.YY.'a kadar devam eden dört önemli özgün seramik merkezinden biridir. (İznik, Kütahya, Çanakkale)

    Çeşitli  el  sanatlarıyla  otantik  güzellikler  sunan,  kültüründeki  çeşitliliği  tarihi  akıştan  geçirerek  farklı  anlayışları bu  coğrafyada  özümsemiş  folklor  dokusuna  sahip insanların  yaşadığı  bir şehirdir TOKAT.

TARİHÇE

    Tokat, kent adının kökeni konusunda çok sayıda rivayet bulunmaktadır. Bazı çalışmalarda Tokat’ın Togayıt Türkleri tarafından kurulduğu ve şehrin isminin bu topluluğa dayandığı öne sürülmüştür. Ali Cevat ve İ.Hakkı Uzunçarşılı gibi kimi tarihçiler, şehrin adının Tok-kat yani surlu şehir özelliğinden geldiğini savunmuşlardır. Bir başka görüşe göre ise, şehir adını Tok-at yani besili attan almıştır.

    Komana Pontika, Pontus Galatikus, Pontus Polemonniakus, Evdoxia, Dokia  sözcükleri  M.Ö. 4.Yüzyıldan başlayarak Pers, Helenistik, Roma ve Bizans devirleri boyunca varlığını sürdüren tarihsel kent Tokat ve çevresinin kayda geçen en eski adlarıdır.

    Paul Wittek, Tokat’ın Bizans şehirlerinden Dokeia olduğunu ileri sürmüş ve çeşitli örneklerle bunu ispatlamaya çalışmıştır. Tokat kelimesi üzerine bir bildiri kaleme alan  Sargon Erdem de Paul Wittek’in bu görüşünü desteklemiştir. Erdem, Dokeia kent adının çanak memleket anlamına geldiğinin söylenebileceğini, “etrafını çevreleyen dağlar arasında, gerçek bir çanak görünümünde olan ve devamlı surette içine su dolmak yani sel gelmek tehdidi altında yaşayan bu memleket için verilebilecek en uygun ismin” de bu olduğunu belirtmiştir.

    Bugünkü şehir merkezinin 9 km. kuzey doğusundaki Gümenek (Komana), Tokat’ın ilk yerleşim yeri olarak kabul edilmektedir. Tarih öncesi çağlara ilişkin, bilim adamları tarafından yapılan araştırmalar neticesinde ortaya çıkarılan eserler, Kalkolitik ve Tunç Çağlarında Tokat çevresinde yerleşimin olduğunu göstermektedir.

    Daha sonraki tarihi süreçte, Tokat’a sırasıyla Hititler, Firigler, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler ve Makedonlar hâkim olmuştur. M.Ö. 301 - M.S. 66 yılları arasında Pontus Krallığı’nın hâkimiyet sahasına giren Tokat, M.S. 66’dan M.S. 395’e kadar Roma  hâkimiyetinde kalmıştır. Roma sonrası Bizans’ın hâkimiyet alanına giren Tokat’a, Emevi  ve Abbasi'ler tarafından akınlar yapılmıştır.

    1071 Malazgirt Zaferi sonrasında ise, Anadolu’da başarılı komutanlar tarafından fetihler yapılmış ve bu komutanlardan Danişmend Gazi 11.Yüzyılda, Tokat ve çevresini fethederek bu bölgede Türk-İslam kültürünün yerleşmesini sağlayacak olan Danişmendli Devleti’ni Niksar merkez olmak üzere kurmuştur. Danişmendlilerden sonra 12.Yüzyılda,  Anadolu Selçuklu Devleti’nin hâkimiyet sahası içerişinde yer almış olan Tokat, Anadolu Selçuklu Devleti’nden sonra bazı beyliklerin sınırlarına dâhil edilmiştir. Bu dönemde eğitim ve kültür faaliyetleri hız kazanmış ve bu doğrultuda meydana getirilen mimari eserlerden bazıları günümüze kadar ulaşmıştır.

    1240 Baba İshak Ayaklanmasından etkilenen yörede, 1243’ten sonra sırasıyla, Moğol, İlhanlı, Eratna Beyliği, Kadı Burhanettin Devleti ve Akkoyunlular hüküm sürmüştür.

    Tokat, 1398 yılında Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı Devleti topraklarına dâhil edilmiştir. Fatih Sultan Mehmed ve Yavuz Sultan Selim, doğu seferlerine giderken Tokat’a uğramışlar ve kentte bir müddet konaklamışlardır. 1473’de Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan Tokat’ı yaktırmıştır. 1507’de şehir Şah İsmail tarafından kuşatılmış ancak teslim olmamıştır. II. Bayezid zamanında başlayan ve Yavuz’un son yıllarına kadar süren Celali Ayaklanmalarının ilk dalgasından Tokat büyük ölçüde etkilenmiştir. Hatta, Celali İsyanlarına esin kaynağı olan ve isyanlara adını veren Celal, Turhal’lıdır. İran seferi dönüşünde Kanuni Sultan Süleyman 1559’da Tokat’a uğramıştır.

    Osmanlı Döneminde Sivas Eyaleti’ne bağlı bir kaza olarak idare edilen Tokat, bu statüsünü XIX.Yüzyılın son çeyreğine kadar sürdürmüştür. Ticaret yolu üzerinde bulunmasının da büyük etkisiyle XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda gelişme gösteren Tokat, XIX. Yüzyılda iç ve dış sebeplerden dolayı bu gelişimini sürdürememiştir. 1701’de İstanbul’dan Karadeniz yoluyla Erzurum’a giden ve oradan kervanla 28 Eylül’de Tokat’a ulaşan Joseph de Tournefort daha sonra basılan seyahatnamesinde Tokat için şu cümleleri sarf etmiştir: “Dünyada, bu kentinki kadar özel bir konuma sahip başka bir kent yok. Hatta çok ürkütücü, dimdik ve dümdüz yontulmuş iki mermer kayayı bile boş bırakmamışlar ve her birinin tepesine birer kale yapmışlar. Tokat’ın sokakları oldukça iyi kaldırımlanmış. Sanırım varlıklılar, fırtınalar sırasında yağmur sularının evlerinin bodrumlarına dolmaması için kaldırımları yapmak zorunda kalmışlar ve sokaklarda akan sular için arklar açtırmışlar. Kentin üzerinde yer aldığı tepelerde o kadar su kaynağı var ki her evin kendi çeşmesi var…”

    XIX.Yüzyılda yapılan idari düzenlemeler neticesinde, Sivas Vilayeti Merkez Sancağı’na bağlı bir kaza olarak idare edilen Tokat, 12 Ocak 1880 tarihinde Sultan II. Abdülhamid’in iradesiyle sancak statüsüne çıkarılmış ve bazı kazaların da bu sancağa bağlanmasıyla söz konusu sancağın sınırları genişletilmiştir. Başlangıçta bu yeni sancağın kazaları Zile, Erbaa ve Niksar’dan ibaret iken 1326/1908’de Karahisar-ı Şarkî sancağına tabi İskefsir (Reşadiye)’in de ilavesiyle dört kazalı bir sancak haline gelmiştir. Tokat Sancağı, mevcut idari yapılanmasını 1920 yılına kadar sürdürmüştür.

    Tokat Sancağı, 31 Mayıs 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi İcra Vekillerinin aldığı bir kararla bağlı bulunduğu Sivas Vilayeti'nden ayrılarak müstakil vilayet haline getirilmiştir. 1944’te Artova ve Turhal, 1954’te Almus, 1987’de Pazar ve Yeşilyurt, 1990’da Sulusaray ve Başçiftlik ilçeleri kurulmuştur.

    Kurtuluş Savaşı sırasında da Tokat’ta bazı dikkat çekici olaylar yaşanmıştır. Şehirde bir Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurularak halk Pontus eylemlerine karşı örgütlenmiştir. İzmir’in Yunanlarca işgali ilk kez, Niksar ilçesinde 20 Haziran 1919’da yapılan bir mitingle protesto edilmiştir.

    26 Haziran 1919’da Atatürk Amasya’dan Sivas’a geçerken Tokat’a uğramış ve şehirde bir süre dinlenmiştir. İstanbul’un 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri tarafından işgalini protesto için Tokat’ta büyük bir miting tertip edilmiştir. 21 Kasım 1931’de Sivas gezisinin ardından Atatürk, Tokat’ı da ziyaret etmiştir.

Atatürk’ün Tokat’a Geldiği Tarihler

1.      26 Haziran 1919 - 27 Haziran 1919
2.      17 Ekim 1919
3.      27 Ekim 1919 - 28 Ekim 1919
4.      25 Eylül 1924 - 27 Eylül 1924
5.      17 Eylül 1928
6.      21 Kasım 1930 - 22 Kasım 1930

Atatürk, Milli Mücadele yıllarında Tokat’a ilk geldiği  26 HAZİRAN 1919 tarihinde aşağıdaki sözleri söylemiştir;

"TÜRK MİLLETİNDE GİZLİ BULUNAN BİRÇOK YETENEKLERİN, CEVHERLERİN İŞİ BAŞARMAYA YETERLİ OLDUĞUNU ANLADIM..."

 “HİÇBİR MÜDAFA VASITASINA MALİK OLMASAK BİLE, DİŞİMİZ, TIRNAĞIMIZLA, ZAYIF VE DONANIMSIZ KOLUMUZLA, MÜCADELE EDEREK ŞEREF VE HAYSİYETİMİZİ, NAMUSUMUZU MÜDAFA ETMEYİ ZARURİ GÖRÜYORUM. TARİH, BİZE VATAN UĞRUNA CANINI, MALINI ESİRGEMEYEN MİLLETLERİN ASLA ÖLMEYECEĞİNİ, HALA YAŞADIKLARINI GÖSTERMEKTEDİR. BEN HAYATIMI, HİÇBİR ZAMAN MİLLETİMİZDEN ÜSTÜN GÖRMEDİM VE GÖRMEYECEĞİM. HER AN MEMLEKET İÇİN ŞEREFİMLE ÖLMEYE HAZIRIM...”

KEMAL ATATÜRK
27 HAZİRAN 1919

 

GEZİLECEK GÖRÜLECEK YERLER

ATATÜRK EVİ VE ETNOGRAFYA MÜZESİ

Açıklama: Ä°lgili resim

tokat gezilecek yerler, tokat yeme içme, tokat gezi rehberi, tokat'ta ne yapılır


Tokat Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi, il merkezi Devegörmez Mahallesi’nde bulunmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet Döneminde altı kez Tokat’ı ziyaret etmiş, ziyaretlerinden üç tanesinde Mustafa Vasfi SÜSOY’a ait bu evde konaklamıştır. Mustafa Vasfi SÜSOY (1876-1934); Atatürk’ün Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı sırasında Kurmay Subaylığını yapmış bir asker, Bandırma Vapuru’nda yanında bulunan silah arkadaşı ve Cumhuriyetle birlikte dört dönem Tokat Milletvekilliği yapmış, her zaman Atatürk’ün yakınında bulunmuş, çalışmalarını ve fikirlerini desteklemiş yakın çalışma arkadaşıdır. Atatürk’ün Tokat’ı ziyaretlerinde, her zaman kendi evinde misafir etmiştir.

Atatürk’ün Tokat’ı ilk ziyareti 26 Haziran 1919 tarihinde, Milli Mücadele yıllarında olmuştur. Silah arkadaşı Mustafa Vasfi SÜSOY’a ait bu evde bir gece kalmıştır.
İkinci ziyaretleri 25 Eylül 1924 Perşembe günü, Latife Hanımla birlikte olmuştur. Atatürk ve Latife Hanım bu evde iki gece konaklamışlardır.
Atatürk’ün Tokat’ı bir diğer ziyareti olan 19 Eylül 1928 Çarşamba günü, Tokat Hükümet Konağı Vilayet Meclis-i Umumi Salonunda memurlara ve halka yeni alfabe dersi verip, öğle yemeğini Mustafa Vasfi SÜSOY’a ait bu evde yedikten sonra Sivas’a hareket etmiştir.
21 Kasım 1930 Cuma günü Sivas’tan Tokat’a gelen Atatürk, önce Belediyeyi ziyaret etmiş, daha sonra misafir edileceği Mustafa Vasfi SÜSOY’un evine geçmiştir. Geceyi burada geçirdikten sonra sabah erkenden Tokat’tan otomobille Turhal’a hareket etmiştir.

Mustafa Vasfi SÜSOY’un 1934 yılında ölümünden sonra Atatürk’ün Tokat’a gelişleri sırasında konakladığı bu evde kullandığı eşyaların çoğu evin bir odasında toplanarak muhafaza edilmiştir. Ev; 28 Aralık 2001 tarihinde kamulaştırılarak 7 Ekim 2003 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tahsis edildikten sonra restorasyonu yapılıp, 26 Haziran 2007 tarihinde “Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır.

Bakanlık tarafından müzeye dönüştürüldükten sonra, Atatürk tarafından bizzat kullanıldığı bilinen eşyalar o dönemdeki yerlerine yerleştirilmiştir. 19.YY sonu 20.YY başında bir Tokat evinde bulunabilecek eşyalar bağış veya satın alma yoluyla edinilip, bu eşyalarla evin diğer bölümleri de düzenlenerek burası yaşayan bir eve dönüştürülmüştür. Evin bir odası, Mustafa Vasfi SÜSOY odası olarak ayrılmış, onun madalyaları, şahsi eşyaları ve aile fotoğraflarıyla düzenlenmiştir.

19.YY ikinci yarısında inşa edilmiş üç katlı yapıya sokaktan üzeri kiremitle kaplı, çift kanatlı ahşap kapıyla girilmektedir. Kapıdan taşlık ve sofaya geçilmektedir. Sağ kanadının alt bölümü ahır olarak düzenlenen taşlığın sol kanadında tuvalet, çeşme ve alt kat sofaya geçilen kapı yer almaktadır. Alt kat sofasının sağ kanadına mutfak, kiler ve üst kata çıkışı sağlayan merdiven yerleştirilmiştir. Sofanın sol kanadında ise bir oda ve yüksek pencereleri taşlığa bakan bir iş evi bulunmaktadır. İkinci kata biri sofada, biri taşlık kısmında olmak üzere iki ayrı merdivenle çıkış sağlanmaktadır. Taşlık kısmındaki merdivenle ikinci katın sokağa bakan iki odasının arasındaki sofaya çıkılmaktadır. Alt kat sofadaki merdivenle üst kattaki ikinci sofaya ulaşılır. Bu sofanın iki yanında bulunan odalardan bahçeye bakan soldaki odada Tokat'ı ziyaretlerinde Mustafa Kemal Atatürk kalmıştır. Üst kattaki bu iki sofa çift kanatlı ahşap bir kapıyla birbirinden ayrılmaktadır. Yapının çatı katında ise penceresi taşlığa bakan bir oda ve sofa yer almaktadır. Alt kat sofadan çift kanatlı bir kapıyla çıkılan arka bahçeye Tokat konaklarına özgü mermer şadırvan yerleştirilmiştir. 

GAZİ OSMAN PAŞA PLEVNE MÜZESİ

Ä°lgili resim

    Paşanın manevi şahsiyetini yaşatmak ve gelecek kuşaklara tarihi misyonunu taşımak amacıyla Devegörmez Mahallesi'nde Atatürk Evi'nin yanındaki tarihi konak restore edilerek, Gazi Osman Paşa Plevne Müze Evine dönüştürülmüştür. Müzede Gazi Osman Paşa ile II. Abdulhamit'in balmumu heykelinin yanı sıra Osmanlı askeri üniformaları ve dönem kıyafetleri, Gazi Osman Paşa'nın aldığı nişan ve madalyalar ile Plevne savunmasını temsili olarak gösteren minyatür maket askerler yer almaktadır.

MAHMUT PAŞA CAMİİ

Açıklama: MAHMUT PAŞA CAMÄ°Ä° TOKAT ile ilgili görsel sonucu

Mahmut Paşa Mahallesi'nde yer alan caminin kitabesi bulunmamaktadır. Camiye adını veren Mahmut Paşa ismine dayanarak yapı 17.YY.'a tarihlenmektedir. Tarihte Tokat'ta yaşamış iki Mahmut Paşa'dan söz edilmektedir. Biri, Halep Beylerbeyliği de yapan ve 1616 yılında ölen Mahmut Paşa'dır. Diğeri ise 1681 de ölen Kemankeş Mahmut Paşa'dır.

ABDULMUTTALİP ZAVİYESİ (AHİ MUHİYİDDİN ZAVİYESİ)

ABDULMUTTALİP ZAVİYESİ TOKAT ile ilgili görsel sonucu

    Mahmutpaşa Mahallesi Soğukpınar yolu üzerinde bulunan zaviye, İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han zamanında, Abdullah Bin Muhyi tarafından 1318 yılında yaptırılmıştır. Zaviyenin diğer ismi Ahi Muhiyiddin'dir. Abdullah Bin Muhiyiddin 1318 yılında ölmüş ve bu türbeye gömülmüştür.

MEVLEVİHANE

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/Gezilecek%20yerler/Mevlevihane_1%5b1%5d.jpg 
Mevlevilikle ilgili en eski kaynak olan Menakıb-ül Arifin kitabından anlaşıldığı üzere mevlevilik ilk defa Hazreti Mevlana hayattayken Muineddin Süleyman Pervane'nin isteği üzerine Fahreddini Iraki isimli halifesini Tokat'a göndermiş ve Pervane'nin 13.Yüzyılda yaptırdığı zaviyede Mevlevilik Tokat'ta yayılmaya başlamıştır. Muhtemelen bu zaviye 15. Yüzyılın sonunda Uzun Hasan'ın Tokat'ı yakması esnasında yok olmuş ve ikinci defa Bey Sokağı girişinde bulunan arsaya Sultan I. Ahmed döneminde Yeniçeri ağası Sülün Mustafa Paşa tarafından 1638'de yaptırılmıştır. Bu yapı tümüyle varlığını günümüze kadar sürdürememiştir. Bugün özel mülkiyette bulunan Mevlana hamamı girişteki taş kapı ve konaktaki hamam ve bitişiğindeki oda o dönemden kalmıştır. Bugün son onarımlarla 19.Yüzyıl Tokat evlerinin mimari özelliklerini yansıtır.

İki katlı yapının zemin katı , 'L' biçimli bir koridor çevresindeki odalardan oluşan bir plana sahiptir. İkinci kat, büyük tek salon olarak planlanmıştır. Semahane olarak kullanılan bu bölüm kubbe ile örtülmüştür, kubbenin ortası ise bitkisel motiflerle bezenmiştir. Yapı, ahşap karkas arası kerpiç dolgu kullanılarak bağdadi tarzında inşa edilmiştir.

SAAT KULESİ

Açıklama: Ä°lgili resim

    Behzat semtinde kentin her yerinden görülecek şekilde, 1902 yılında yapılmıştır. Kapısı güney yönünde olup yüksekliği 33 metrededir. Kesme taştan yapılmıştır. 2.Abdulhamet'in Padişah oluşunun 25.Yılı için halkın yardımlarıyla, mutasarrıf Bekir Paşa ve Belediye Reisi Mütevellioğlu Enver Bey tarafından yaptırılmıştır. 1917 yılında Alafrangaya çevrilen saat kısmı, dört yöne büyük kadranlarla her yarım ve saat başlarında iki dakika ara ile tam çalar durumdadır. Sesi, kentin her semtinden rahatlıkla duyulabilmektedir.

BEHZAT CAMİİ

Açıklama: Ä°lgili resim 
Tokat’ın karakteristik yerlerinden biri olan Behzat çarşısında Behzat çayı yanındadır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Şirvanlı Hoca Behzat tarafından 1535 yılında yaptırılmıştır. Küçük ve kare biçimli olan camii binasına Sultan 2. Abdülhamit zamanında (1881) yılında vatandaşların bağışlarıyla 2. bir kubbe daha yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış güzel bir minaresi olan camiinin 1535 tarihli Osmanlı Sülüsüyle yazılmış kitabesi Hoca Behzat ‘a aittir. Diğeri tamir kitabesidir. Camii yanındaki mezar Hoca Behzat’a aittir.

LATİFOĞLU KONAĞI 

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/Gezilecek%20yerler/latifo%C4%9Flu%20kona%C4%9F%C4%B1%20(11).JPG

Tokat il merkezinde, Gazi Osman Paşa Bulvarında yer alan konak, 18. yüzyılda Osmanlı Barok üslubunda inşa edilmiştir. Konak 2 katlıdır. İçerisinde bulunduğu ahşap oymaları ve kalem işi süslemeleri ile türünün ender örneklerindendir. 1988 yılında Tokat müzesi bünyesinde tanzim edilerek, Müze Ev olarak hizmete açılmıştır.

SEVDAKÂR MURAD TÜRBESİ

Açıklama: https://www.kulturportali.gov.tr/repoKulturPortali/large/06032013/a374b961-0b86-4b3f-8f38-e970bd60db34.JPG

    Döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Tipik Selçuk türbe mimarisine göre planlanmış eyvan türbe tarzındadır. Türbe moloz taş ve tuğladan kare planlı olarak yapılmış, üzeri de tuğladan bir kubbe ile örtülmüştür. Duvarlardaki kalıntılara dayanılarak türbenin çini mozaik ile kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Türbenin içerisinde dağınık şekilde mezarlar bulunmaktadır. Restore edilerek koruma altına alınmıştır.

ALİ PAŞA HAMAMI

Ali Paşa Hamamı Tokat

1572 tarihli hamam kesme taş kullanılarak inşa edilmiş. Osmanlı hamam mimarisinin güzel bir örneğidir. Kadın ve erkek bölümü ayrı olup, birbirine bitişiktir. İki bölüm arasındaki tek fark erkek bölümünün sıcaklık kısmı haç planlıdır ve göbek taşının üzeri kubbe ile örtülmüştür.

ALİ PAŞA CAMİİ

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/Resim%20207.jpg

    Cumhuriyet Meydanının güneyinde yükselen cami, Tokat’taki en büyük Osmanlı anıt eseridir. Sultan 2.Selim zamanında Ali Paşa tarafından 1572 yılında yaptırılmıştır. Ali Paşa’nın Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Beyazıt’ın Damadı olduğu söylenmektedir. Ali Paşa’nın eşi ve Oğlu Mustafa Bey’in türbeleri de cami avlusundadır. 16.Yüzyıl Osmanlı cami mimarisinin özelliklerini taşıyan ve Mimar Sinan ekolünde yapılan camiinin kare olan ana mekanı üzerinde tek kubbesi ve tek minaresi vardır. Tamamı kesme taştan yapılan cami, Cumhuriyet Meydanında toplu ve büyük bir blok olarak göze çarpar. 8 kolon üzerinde 7 kubbeli son cemaat yeri, avlusunda Ali Paşa’nın eşi ve Oğlu’na ait 2 türbe bulunmaktadır. Ana mekanın kıble dışında kalan diğer 3 duvarında karşılıklı mahfiller yer alır. Bunların kuzey yönündekiler oda şeklindedir. Kesme taştan kemerli olarak yapılmış mahfillerin üst kısmında kadınlara ait bölümler vardır. Kubbe kaidesinde 8 gen kasnakta ve duvarlarda pencereler olan camiinin stalaktitli mihrap ve minberi sarı ve gök mermerden yapılmıştır. 19.Yüzyıl boyama buket desenleriyle yapılan iç süsleme (kalem işi) camiinin yapıldığı 16.Yüzyıl ile bağdaşmamaktadır. Osmanlı geleneğine göre öldürülen Devlet adamlarının yaptırdıkları eserler için kitabe konulmazdı, bu nedenle camide kitabe yoktur. Ancak Ali Paşa avluya yaptırdığı türbesine mezar kitabeleri koydurarak ismini dolaylı olarak camiye mal etmiştir.

KEMER ALİ PAŞA TÜRBESİ

Açıklama: Ä°lgili resim

Cumhuriyet Meydanı’ndaki Ali Paşa Camisi’nin avlusunda bulunan bu türbe 1572 tarihinde yapılmıştır. Kesme taş ve tuğladan kare planlı olan türbenin üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbe içerisinde Kemer Ali Paşa, eşi ve oğlu Mustafa’ya ait üç sanduka bulunmaktadır. Bunlardan Kemer Ali Paşa’nın H.980 (1572) tarihli mezar taşında kitabe bulunmaktadır. Kitabe: “Aleme bâki kalalı Bünyad Kıldı dinârı Ademi üstad Geldi gitti nice bin mahlûk Bâkidir ancak kâinât âbad Müddeti ömrü erdi paşanın Oldu tarihi nühsadı heştad 980”. 

BURGAÇ HATUN TÜRBESİ

burgaç hatun türbesi ile ilgili görsel sonucu

Ali Paşa Cami bahçesinin doğu tarafında yer alan türbe, İlhanlı tuğla işçilik ve tekniğinin güzel örneklerinden birisidir. Halkının Burgaç Hatun dediği yapının kitabesi yoktur. Yapı üslubundan XIII. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Türbe moloz taş ve tuğladan altıgen planlı olup, üzeri tuğla ile örtülüdür. Kenarların üzerine yuvarlak tuğla kemerler ve bunların ortasına da uzun, yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır. Bu kemerlerdeki tuğla kakmalar dikkati çekmektedir. 

SULUSOKAK ÇARŞISI VE HALİT SOKAK

SULUSOKAK ÇARŞISI ile ilgili görsel sonucu
Sulusokak

SULUSOKAK ÇARŞISI ile ilgili görsel sonucu Halit sokak

Tokat'ın en eski yerleşim merkezidir. Ali Paşa Camii, Ulu Camii, Sultan Hamamı, Sık Dişini Helâsı, Tokat Müzesi, Takyeciler Camii, Paşa Hamamı gibi önemli tarihî yapılar burada bulunmaktadır. Tokat eski kent merkezi ile aynı zamanda kentin tarihî ticaret merkezini oluşturan “Sulusokak” ve onunla bütünleşmiş konut yerleşimiHalit Sokak” günümüze kadar Tokat'ta kurulmuş bütün medeniyetlerin izlerini taşımaktadır.

ALİ TUSİ TÜRBESİ

Açıklama: Ä°lgili resim

    Halit Mahallesinde Sulusokak üzerindedir. 1233 yılında Ebul Kasım Bin Ali Tusi (Necmeddin Tusi de denilmektedir), sağlığında bu türbeyi kendisi için yaptırmıştır.

SIK DİŞİNİ HELASI

Ä°lgili resim

"Sık Dişini Helası", tarihi Sulusokak'taki Katırcılar Hanı ile Ulu Cami arasında bulunuyor. Yapının doğu yönündeki duvarına yapılmış orijinal su şebekesinin bozulmadan günümüze dek ulaşması dikkat çekiyor. Mülkiyeti Belediyeye ait olan “Sık Dişini Helası”, geleneksel Anadolu mimarisinde sadece mahremiyet gerektiren su yapılarında bulunan özellikleri içerisinde barındırmakla birlikte Türkiye'de umumi ihtiyaçların giderildiği ilk mekân olma özelliğine sahip. Restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından, Anıtlar Yüksek Kurulu ve Kültür Bakanlığı ile istişare edilerek Müze olarak ziyarete açılacak.

ULU CAMİİ

Ulu Camii Tokat

    Tokat’ın eski ve ilginç camilerinden biridir. Yapılış tarihi tam olarak bilinmemektedir. Miladi 1678 yapılış tarihi değil onarım tarihidir. Kitabesindeki “Çün bu cami oldu cedit“ ifadesi, camiinin yenilendiğini göstermektedir. Ayrıca iç mekanlarda ve kuzey revaklarında kesme taştan yapılmış kemerli kolanları ile batı yönündeki son cemaat yerinin devşirme (Bizans) sütunları da caminin eski olduğunu göstermektedir. Her hangi bir nedenle hasar gören cami Sultan Avcı Mehmet zamanında restore edilmiş ve 1678 tarihli kitabede o zaman konulmuştur. 1.Dünya Savaşında asker iskan edilen cami, daha sonra kendi haline terk edilmiş ve harap olmuştur. 1950 yılından itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğünce onarım gören camii ibadete açılmıştır. Tokat’ta orijinalliğini en fazla koruyan tarihi eserlerden biri olan Ulu Cami, moloz ve kesme taşlardan yapılmıştır. Ahşap kirişli ve çıta süslemelerle kapatılmış mekanının üzeri 4 köşe kiremit bir çatıyla örtülüdür. Kesme taştan zarif bir minaresi olan Ulu Caminin güney batı köşesine bir kuş evi oyulmuştur.

    Üst örtüyü taşıyan dörtgen ayak ve ayakları birbirine bağlayan kemer yüzeylerinde orijinal kalem işi süslemeler yer almaktadır. Ahşap üst örtüde künde kare tekniğinde yazılmış ahşap panolar ve yaldız boyalı bezemeler muhteşem görüntüye sahiptir.    

Camiinin ilginç özelliklerinden biriside doğu ve batı yönlerindeki revakların malzeme ve işçilik bakımından birbirinden ayrı olmasıdır.

SEFER PAŞA MESCİT VE TÜRBESİ

Açıklama: Sefer Paşa Mescit ve Türbesi  tokat ile ilgili görsel sonucu

    Camii Kebir Mahallesindedir. Halkın “Kömlekli Baba“ dediği Türbe 1251 yılında Ebu Bekir Bin Lokman tarafından, Selçuklu 3 kardeşin (İzzetin Keykavus,IV. Ruknettin Kılıçarslan, II.Alaaddin Keykubat) ortak yönetimi zamanında yapılmıştır. Türbedeki mezarlarda kitabe olmadığından kimlerin yattığı anlaşılamamıştır. Ancak bunlardan birinin Kasaphane Çeşmesini yaptıran Sefer Paşa’ya ait olması muhtemeldir. Kesme taştan yapılmış ve üzerinin ahşap olduğu zannedilen Mescit tamamen yıkılmıştır. Sekiz köşeli Piramit Külahlı kesme taştan yapılmış türbe halen ayakta durmaktadır.

SULU HAN

Sulu Han tokat ile ilgili görsel sonucu
Tokat kent merkezinde Sulusokak’ta, Bedesten yanında yer alan hanın kitabesi olmadığından yapılış tarihi bilinmemektedir. 1930 yılına kadar cezaevi olarak kullanılan han 1957 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiş olup, halen Belediye tarafından aşevi olarak kullanılmaktadır. Kuzey – güney yönünde dikdörtgen planlı ve iki katlı olan hanın orijinal özellikleri restorasyonu esnasında bozulmuştur.

KAZANCILAR MESCİDİ

Açıklama: KAZANCILAR MESCÄ°DÄ° tokat ile ilgili görsel sonucu

    Sulusokak’tadır. Kapının çok üstünde saçağa yakın yerde yuvarlak bir kitabesi vardır. Bu kitabeye göre yapılış tarihi Yavuz Sultan Selim zamanına, 1518 yılına rastlamaktadır.

ARASTALI BEDESTEN (TOKAT MÜZESİ)

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/DOSYALAR/arastal%C4%B1%20bedesten-%20m%C3%BCze1.jpg 
Cumhuriyet Müzelerinden olan Tokat Müzesi, müzecilik faaliyetlerine 1926 yılında Anadolu Selçuklu Dönemine ait bir tıp medresesi olan Gökmedrese binasında başlamıştır. Yıllar içerisinde eser sayısı artmış, depolar yetersiz kalmaya başlamıştır. Depolarda biriken eserlerin daha sağlıklı şartlarda korunması, müzeye kazandırılan yeni eserlerin çağdaş müzecilik anlayışı çerçevesinde sergilenmesi gerekliliği, mevcut binanın restorasyona ihtiyacı olması nedeniyle Tokat Müzesi, Tokat Merkezdeki tarihi Sulusokak'ta bulunan ve bir Osmanlı yapısı olan Arastalı Bedesten'e 3 Mart 2012 tarihinde taşınmıştır. Arastalı Bedesten olarak bilinen yapının ne zaman ve kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir. Günümüze gelebilen kalıntılardan ve tarihi kaynaklardan XV. - XVI.Yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir.

    Bedesten kesme taştan yapılmış, cephesi tuğla dizileri ile bölümlere ayrılarak hareketlendirilmiştir. Kuzey-güney yönünde, kareye yakın dikdörtgen planlı olup, kuzey ve güneyde dışarıya dikdörtgen çıkıntılı, yuvarlak kemerli birer kapısı bulunmaktadır. İçerisi üç sıra halinde üçer paye ile bölümlere ayrılmıştır ve bunların üzeri de yuvarlak dokuz kubbe ile örtülmüştür. Bedesten kuzey ve güneyinde alt sırada birer, üst sırada da üçer küçük pencere ile aydınlatılmıştır. Bedestenin iki yanında ince, uzun dikdörtgen planlı iki de arastası bulunmaktadır. Bu arastaların da kuzeyi ve güneyinde dikdörtgen söveli üzerinde birer dikdörtgen pencere bulunan kapıları vardır. Dükkânları oluşturan bu bölümün orta noktasına da birer küçük kubbe yerleştirilmiştir.

Bedesten; kıymetli kumaşlar, mücevherler ve buna benzer eşyaların satımına mahsus üstü kapalı, mahfuz çarşıların bütününe verilen addır. İnşa edildikleri dönemde, önemli birer iktisadi kuruluş olmakla birlikte, günümüzdeki banka ve borsaların görevini de görmekteydi. Kültür ve Turizm Eski Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY tarafından 18 Eylül 2012 tarihinde açılışı yapılan Tokat Müzesinde arkeolojik eserler yapının bedesten olarak adlandırılan kısmında teşhir edilmektedir. 1976 yılında Tokat Müze Müdürlüğünce kazıları yapılan ve İlimiz tarihi kronolojisinin Geç Kalkolitik döneme (M.Ö.4000-3000) kadar indiğini kanıtlayan Turhal Ulutepe buluntuları ile kronoloji başlayıp, teşhirin büyük bir kısmını oluşturan Zile İlçesi sınırları içerisinde bulunan ve 1973-1984 yılları arasında Prof.Dr.Tahsin ÖZGÜÇ tarafından kazısı yapılan Hititlere ait idari ve askeri işlerin görüldüğü saraya ait kalıntıların açığa çıkarıldığı Maşathöyük buluntularıyla devam etmektedir. Roma dönemine ait figürlerin sergilendiği vitrinde yer alan Zile İlçesi Ağılcık köyünde bulunan bronz heykel grubu ünik eserler olarak görülmektedir. Teşhirde Roma dönemine ait takı ve süs eşyaları, ölü gömme geleneğinin göstergesi urneler, pişmiş toprak testiler, ayrıca bir tapınağa ait olabileceği düşünülen pişmiş toprak aplikler, kandiller, cam eserler ve Doğu Roma dönemine ait haçlar, mühürlerin sergilendiği vitrinler yer almaktadır. Aynı salonda Klasik dönemden başlayarak, İlimiz Zela (Zile), Komana Pontika (Tokat), Cabeira (Niksar) antik kentlerine ait Helenistik, Sebastopolis (Sulusaray), Neocaiser (Niksar), Zela (Zile) antik kentlerinde basılmış Roma Şehir, Roma İmparatorluk, Bizans ve İslami dönemlere ait sikkelerin sergilendiği sikke teşhiri yer almaktadır. Yapının batı cephesinde yer alan arasta kısmında halkın hayat tarzını, kültürünü temsil eden bakırcılık, yazmacılık, dokuma, tekstil, halı, kilim, giyim-kuşam, erkek ve kadın takıları, aydınlatma araç-gereçleri, kapı tokmakları, silahlar, barutluklar, hamam ve mutfak eşyalarıyla Osmanlı Dönemine ait tarikat eşyaları, el yazması kitaplar, yazı takımları, Hristiyanlık dönemine ait eserler ve Anadolu'nun ilk Türk Beyliklerinden Danişmentliler Dönemine ait bilinen en eski Kur’an-ı Kerim'in sergilendiği Etnografya salonu bulunmaktadır. Tek kattan ibaret olan müzenin giriş kısmında yer alan ön bahçenin sağ tarafında Roma Dönemine ait taş eserler sol tarafında ise Doğu Roma ve İslami döneme ait mezar taşları sergilenmektedir.

TAKYECİLER CAMİİ

Açıklama: TAKYECÄ°LER CAMÄ° tokat ile ilgili görsel sonucu 
Diğer Camilere göre değişik üslubu olan Takyeciler Camiinin yapıldığı tarih bilinmemektedir. Sadece güney duvarının Bedestene doğru olan köşesinde, 1871 tarihli (Sultan Aziz Zamanı) bir tamir kitabesi vardır, ancak caminin bu tarihten çok evvel yapıldığı anlaşılmaktadır. Hatta Çelebi Mehmet döneminde yapılan Edirne Eski Camii ile aynı plana sahip olması sebebiyle XV.YY.'ın ilk çeyreğine tarihlendirilmektedir. Camiide moloz ve kesme taştan yapılmış mekan ve kolonlar üzerinde dokuz kubbe bulunmaktadır.

YAĞIBASAN MEDRESESİ (ÇUKUR MEDRESE)

Açıklama: tokat çukur medrese ile ilgili görsel sonucu

yagibasan-medresesi-16

    Sulu Sokak’ta Takyeciler Camiinin güneyindedir. Danişmend Oğullarından Yağıbasan tarafından 1152 yılında yaptırılmıştır. En önemli özelliği 14 m. çapındaki tromplu kubbesinin ortasında 10 m’ye yakın açıklığın olmasıdır. Anadolu'da bu özelliği taşıyan üç medreseden birisidir. Moloz taştan sade ve süslemesiz olarak inşa edilen yapı, iki yandan da eyvanlar ve tonozlu odalarla çevrelenmiştir. Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus'un tahta çıkışı nedeniyle 1247 yılında restore edilmiştir. 1939 yılındaki yer sarsıntısı, kubbenin tonozlarında çökme ve çatlamalara yol açmış, kitabesi düşerek parçalanmıştır.

DEVECİLER HANI (FATİH MEHMET PAŞA HANI)

Ä°lgili resim

DEVECİLER HANI TOKAT ile ilgili görsel sonucu

    Takyeciler Camii'nin güneyinde, Yağıbasan Medresesi'nin batısında yer alır. Kitabesi bulunmamaktadır. Mimari planlaması ve yapı malzemesine göre XVI.YY. Osmanlı şehir hanlarıyla benzerlik göstermesi nedeniyle XVI.YY.'da inşa edildiği tahmin edilmektedir. İki katlı revaklı avlusu olan han, kesme taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Doğu tarafında kapalı bölümü yer almaktadır.
Tek kişilik konaklama imkanı sağlayan özel odaları ile günümüzdeki modern otelcilik anlayışının ilk uygulamasının yapıldığı han olması bakımından önem arz eder.

HACI TURHAN MESCİDİ

Açıklama: HACI TURHAN MESCÄ°DÄ° tokat ile ilgili görsel sonucu

Ä°lgili resim

    Akkoyunlu Uzun Hasan’ın Tokat’ı yakmasından sonra Fatih Sultan Mehmet zamanında Hacı Turhan tarafından 1478 yılında yaptırılmıştır. Eski kazancılar içinde bulunan mescit, moloz taştan yapılmış olup, kare planlı mekân üzerine sekizgen kubbe oturtulmuş küçük bir yapıdır.

SULTAN HAMAMI

Açıklama: SULTAN HAMAMI tokat ile ilgili görsel sonucu

    Kent merkezinde Su İçme Mahallesindeki kitabesi olmayan bu hamamın yapılış tarihi bilinmemektedir. Ancak bazı malzemeleri mimari üslup bakımından Pervane Hamamına benzemektedir.

ALACA MESCİT

Açıklama: ALACA MESCÄ°T tokat ile ilgili görsel sonucu 

    Rüstem Çelebi Mahallesinde Plevne İlköğretim Okulunun yanındadır. İlk yapısı Anadolu Selçukluları Dönemine aittir. / Selçukluların İlhanlı Sultanı Gazan Han ile ortak yönetimleri zamanında yapılmıştır. Daha sonra büyük bir tahribata uğrayan caminin minaresi dışında kalan bölümleri Abdurrahman Bin Ahi Eda adına ithafen Abdülaziz Bin İbrahim tarafından 1505 yılında yaptırılmıştır. Minaresinin tuğla işçiliği dikkat çekicidir.

RÜSTEM ÇELEBİ CAMİİ (GÜDÜK MİNARE CAMİİ)

Açıklama: https://www.kulturportali.gov.tr/repoKulturPortali/large/07032013/5af22bd1-8ee5-4d6b-b76e-9babe7e32d4e.jpg

Rüstem Çelebi Mahallesi'nde yer alan ve Güdük Minare Camii adıyla da tanınan caminin yaptıranını ve kesin inşa tarihini veren bir kitabesi bulunmamaktadır. Plan özellikleri ve taşın tuğla ile çerçevelenerek oluşturulan erken dönem cephe süslemeleri içermesi nedeniyle 15.YY.a tarihlenmektedir. Dikdörtgen bir alanı kaplayan cami; ortada büyük bir kubbeyle örtülü kare mekanın, doğu ve batı yönlerde ikişer küçük kubbeli yan mekanlarla genişletildiği bir plan şemasına sahiptir. Ancak bu yan mekanlardan doğu taraftakiler, yapıya sonradan eklenmiştir. Orijinalinde yapı, kare mekana açılan, son cemaat yeri gibi düşünülebilecek batı taraftaki yan mekandan oluşmaktadır. Yan mekanlar, ana mekana ikişer sivri kemerle açılmaktadır. Camideki bütün kubbeler pandantif geçişlidir. Orta mekanı yan mekanlara göre daha geniş ve yüksek tutulmuş yapıda kubbelerin üzeri, sonradan kiremit kaplı bir çatıyla örtülmüştür. Batı cephedeki kapıyla girilen camiyi, batı ve güney cephelerde yer alan pencereler aydınlatmaktadır. Doğu ve kuzey cepheler sağırdır. Harimde güney duvarda basit bir nişten ibaret mihrap yer almaktadır. Ahşap minberi orijinal değildir. Güney cephede yer alan minarenin kare kaidesi çok yüksek tutulmuştur. Sekizgen prizmal gövdesi silindiriğe dönüşerek yükselen tek şerefeli bir minaredir. Camiye adını veren kısa, güdük gövdenin yarısından yukarısı yenilenmiş görünmektedir. Muhtemelen bir depremde zarar görerek onarılmıştır. Minare kaidesiyle caminin güneybatı köşesi arasında, sivri kemerli basit bir nişten oluşan küçük bir çeşme yer almaktadır. Yapının beden duvarları moloz taş ve tuğla ile inşa edilmiştir. Batı cephedeki boşaltma kemerleriyle kubbeler ve minare gövdesinde tuğla kullanılmıştır. Batı cephede değişik biçimlerdeki taşlar, tuğla ile çerçevelenerek cephe süslemesi oluşturulmuştur. Batı ve güney cephe ile minare şerefesi altında testere dişi saçak görülmektedir. Giriş kapısı ve çeşme nişinde iki renkli taş kullanımından ibaret süslemeleriyle, süsleme açısından mütevazı bir yapıdır.

PAŞA HAN

Açıklama: 264 YILLIK TARÄ°HÄ° HANI SATIŞA ÇIKARDI

    Tokat kent merkezinde, İvaz Paşa Mahallesi’nde, Sulusokak’ın sonundadır. 1.Sultan Mahmut zamanında Mehmet Paşa tarafından 1752 yılında yaptırılmıştır. Paşa Hanın kesme taştan yapılmış güzel bir portalı ve çevresi sağır duvarlarla kapalı bir avlusu vardır. Avlu içinde bugün hiç bir yapı izi kalmamıştır. Güney yönündeki orijinal servis kapısı yerinde korunmakta olup, portalın orijinal kapısı sökülmüştür. Portalin üst kısmının sağ ve solunda, zincirle ağaçlara bağlanmış iki hayvan rölyefi dikkat çekmektedir.

PAŞA HAMAMI

Açıklama: PAŞA HAMAMI TOKAT ile ilgili görsel sonucu

    İvaz Paşa Mahallesi’nde, Paşa Han’ın hemen üzerindeki dört yol ağzındadır. II.Murat zamanında Yörgüç Paşa tarafından 1437 yılında yaptırılmıştır. Moloz taşlarla yapılmış hamam, 1948 yılında restore edilmiş olup günümüzde de işletilmektedir.

AÇEPŞİR TÜRBESİ VE CAMİİ

Ä°lgili resim

    İvaz Paşa Mahallesindedir. “Baş ağrısı” Tekkesi de denilir. Kitabesinin iki başı kırık olduğundan, türbenin kime ait olduğu belli değildir. Ancak sağlam kalan bölümünden Sultan Ebu Sait Bahadır Han zamanında (1318) yapıldığı anlaşılmaktadır. Türbeye halk arasında Başağrısı Tekkesi de denilmesinin nedeni, türbe içerisinde bulunan bir şamdana başı ağrıyanların başlarını sürdüklerinde iyileştiklerine inanılmasıdır. Türbe moloz taştan kare planlı bir yapı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. 

ERENLER TÜRBESİ

ERENLER TÜRBESİ TOKAT ile ilgili görsel sonucu

    Tokat’ın güneydoğusundaki tepede yer alan Erenler Mezarlığının hemen yanındadır. Kitabesi bulunmamaktadır. Türbenin kesme taştan yapılmış kare mekanı üzerine tuğladan örülmüş kubbe oturtulmuştur.
Plan ve mimari özellikleriyle 14.YY. başına tarihlenen türbenin çevresinde 14.YY’a ait çok sayıda mezar taşı yer almaktadır.
Kare planlı türbenin dört cephesine kemerli açıklıklar yerleştirilmiş, üzeri kubbeyle örtülmüştür. 2009 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonun da kubbe, dıştan külahla kapatılmıştır. İki kademeli bir cephe düzenine sahip yapının alt seviyesini kemerli düzenleme, üst seviyesini ise kubbe oluşturmaktadır. Kemer üzengi seviyesinden aşağısı toprak altında kaldığından türbenin cenazelik katına ya da sandukasına ulaşılamamaktadır.
Moloz taş yığma tekniğiyle inşa edilmiş yapının yüzeyi kesme taş kaplamadır. Kemerler kesme taşla örülmüş, kubbede tuğla kullanılmıştır. İçte geçiş elemanları yüzeyine tuğladan sivri kemerli yüzeysel nişler yerleştirilmiştir. Cephede yer alan taş kemerlerin yüzeyine, silmelerle birbirine bağlanan yarım yıldız motifleri işlenmiştir.

TOKAT KALESİ

    Tokat Kalesi'nin kuruluş tarihine ve ilk kullanım dönemlerine ilişkin elde kesin bilgiler bulunmamaktadır. Fakat konumundan, plan özelliklerinden, yapım tekniği ve adının geçtiği kimi tarihsel olaylardan yola çıkılarak, yapının M.S. 5. ya da 6.Yüzyıllarda yapılmış olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu bulgulara kalenin Evdoksia, Endoksia, Dokia gibi adlarla anılması eşlik etmektedir.

Surların üzerinde yükseldiği sarp kayalık aslında doğal bir kaledir. Bugün kim olduklarını bilmediğimiz ilk yerleşimcilerini ve Komana Pontika'dan (Gümenek) göçen kimi Hıristiyan grupları buraya yerleşmek için çeken de bu özellik olmalı.

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/Gezilecek%20yerler/KALE%20sulusokak%20%20b.lermio%C4%9Flu%20(11).jpg 
Komana'nın 9 km. batısındaki bu sarp kayalık, bir yandan Sivas yönündeki dar Kızıliniş Geçidini kontrol ettiği, öte yandan da dik Gıjgıj Tepesi sayesinde kaleye ulaşan yolu kolayca denetlemeye olanağı verdiği için oldukça güvenli bir noktadır. Buna, kayalığın doğal yıkımlara dayanıklı görünümünü de eklemek gerek.

    Kalenin günümüze ulaşan mimarisi birçok bakımdan Ortaçağ izlerini taşımaktadır. Kesme ve moloz taş kullanılan sur duvarları dış ve iç surlar olmak üzere kademeli biçimde doğu ve batı yönlerindeki kaya kütlelerinin üzerine oturmuştur. Kalenin planı, kuzey yönündeki doğal kayanın kapı olarak kullanılmasına olanak verecek biçimde oluşturulmuştur. Beşgen planlı yapı on sekiz burçla güçlendirilmiş ve batıda 'Ceylan Yolu' da denilen 362 basamaklı sarnıç, kuşatmalar esnasında ortaya çıkan su ihtiyacını karşılamak üzere yapılmıştır. Kuleleri, burçları, mazgalları ve sur duvarlarının bir bölümü günümüze ulaşabilmiştir. İçinde çok sayıda mekân bulunmaktadır. Tonozlu yapılar bugün de görülebilirken, diğer mekânların sadece temelleri izlenebilmektedir. Kuzey ve güney yönündeki duvarları depremlerden ve onarım eksikliğinden ötürü büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu yönde sadece bir burç ve ana kaya üzerindeki surlar ayaktadır.
 
Yalnızca uzaktan bakınca değil, içten gördükten sonra da şunu söyleyebiliriz: yapının günümüze ulaşan kesimleri bile, onun yüzyıllar boyunca uğradığı ihmale ve tahribata karşın görkemini anlatmaya yeter.

    Yazılı tarih, kalenin kuruluşundan sonra uzun yıllar Bizanslıların elinde kaldığını gösterir. Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde savunma amacıyla onarılıp yenilenen kale, bir de dönem dönem kimi isyancılara ve yöneticilere hapishane ve sığınak olmasıyla ünlenmiştir. Kaleye en son hükmeden Osmanlılar da sanırız bu özelliğini vurgulamak için, 'Çardak-ı Bedevi' demiş kaleye. 1277 yılında Memluk sultanı Baybars'ın Kayseri'ye ilerlemesinden sonra, Muineddin Pervane'nin II.Gıyaseddin Keyhüsrev'i kaçırmasını; Ebu'l Fereç, “Sultanı alarak Doqia Kalesi'ne kaçtı” diye yazmaktadır. Bu sözler, kentin adının o günkü söylenişlerinden birini verdiği için de önemlidir.

YAZMACILAR HANI

Açıklama: Ä°lgili resim 
Sulusokak’a çıkarken yol üstünde göreceğimiz Gazioğlu Hanı’nın adı, buradaki özel bir üretimle birlikte değişmiştir. Bu yapı neredeyse elli yıldır Yazmacılar Hanı olarak anılmaktadır. Bundan kırk yıl önce Tokat’ta yazmacılık başka hanlarda da yapılırdı. Tokat, o zamanlar bu alanda gerçekten çok ünlüydü. Bölgenin meyve ve bitki bereketinin simgesi olan elma, üzüm, kiraz gibi desenlerin yanında çiçek ve bitki desenlerini de sıkça görebiliriz.

    Desenler ıhlamur ağacından kalıplara oyulur ve doğal boylarla bezlere baskı yapılır. Böylece yazmanın kumaşı eskir ama renkler asla yıpranmaz. Karakalem ve elvan olarak iki tip yazma basılmaktadır. Ancak; adı yazmacılıkla özdeşleşen Gazioğlu Hanı son yıllarda kapalıdır. Yazmacılar, kentin dışında sayılabilecek yeni sanayi sitesinde bir hana taşınmışlardır. Fakat, geleneksel yazmacılığı sürdürebilen esnaf sayısı da yok denecek kadar azalmıştır. Tokat Cezaevi atölyesi ve Taş Han’da faaliyet gösteren Yurdanur ile Birdane kardeşler kişisel çabalarıyla gerek kalıp oymacılığı gerekse baskı çalışmalarıyla 600 yıllık bir geçmişi olan bu sanatı gençlere verdikleri kurslarla geleceğe taşımaya, ayakta  tutmaya çalışmaktadırlar.

PERVANE HAMAMI

    Kitabesi kayıp olan bu büyük hamam, Tokat kent merkezindeki 13.Yüzyıl Selçuklu yapılarındandır. Pervane Darüşşifası’nı yaptıran Muineddin Pervane tarafından 1277 yılında yaptırılmış olduğu tahmin edilmektedir. Hamam, bugünkü toprak seviyesinin birkaç metre altında kalmış olduğundan batı yönünden bakıldığında cephe duvarları basık durumdadır. Kadın ve erkek kısımlarını ayıran mimar, hamamı simetrik olarak planlamıştır. Kesme taşlardan yapılmıştır. 1951 yılında Belediye tarafından yaptırılan restorasyonda orijinal özelliklerini yitirmiştir.

Açıklama: pervane hamamı tokat ile ilgili görsel sonucu

TAŞ HAN (VOYVODA)

    Tokat İli, Merkezde Gazi Osman Paşa Caddesi üzerinde yer alan Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan Taşhan Osmanlılar döneminde 17.YY.ın ilk yarısında yapılmış dikdörtgen planlı, açık avlulu, iki katlı "Şehir Hanları" tarzında inşa edilmiştir. Zemin katta avlu etrafında sıralanmış 43 oda ve wc bölümü vardır. Güney ve batı yönlerindeki odaların önüne revak yapılmıştır. Diğer odalar doğrudan doğruya avluya açılmaktadır.

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/P1010901.JPG

 

GÖK MEDRESE (PERVANE DARÜŞŞİFASI)

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/Gezilecek%20yerler/g%C3%B6k%20medrese.jpg

    Anadolu Selçuklularının önemli yapıları arasında sayılan Gök Medrese'nin kitabesi yoktur. Ancak, Muiniddin Süleyman Pervane'nin etkin olduğu dönem göz önünde bulundurularak yapımının 13.Yüzyılın üçüncü çeyreğinde yapılmış olduğu kabul edilmektedir. İbni Bibi, Pervane için şunları söylemektedir: “1243 Kösedağ Savaşı yılında Selçuklu ordusu yenilince Moğollarla Muiniddin Süleyman Pervane diplomatik ilişki kurmuştur. Moğollar onu çok beğenmiş ve başka kimseyle muhatap olmamıştır.” Selçuklu sultanları ile Moğollar arasında devlet işlerini yöneten vezir Pervane, bilginleri ve şeyhleri korumuş, hatta 'Mevlana Celaleddin-i Rumi ile dostluk kurmuş bir kişi' olarak tanımlanmaktadır. Bu dostluğun ileri bir düzeyde olduğu Menakib-ül Arifin ve Fi-hi Mafih adlı kitaplardan anlaşılmaktadır. Mevlevilikle ilgili en eski iki kaynak olan bu kitaplarda Muiniddin Süleyman Pervane’ye Mevlana Hazretlerinin övgülerini ve Pervane’nin talebi üzerine Hazreti Mevlana’nın Fahreddin-i Iraki isimli bir halifesini Tokat'a gönderdiği onun için bir dergâh yapıldığı ve Mevleviliğin henüz Mevlana hayattayken bu kente ulaştığı ifade edilmektedir. Gök Medresenin Şifahane olarak 18.Yüzyıla kadar kullanıldığı vakfiye kayıtlarından anlaşılmaktadır. Medrese halk arasında Pervane Medresesi, Kırkkızlar Medresesi, Darüşşifa, Bimarhane gibi adlarla anılmıştır.
  
Gök Medrese iki katlı, iki eyvanlı, ortası açık avlulu ve revaklı plan tipindedir. Bizans Dönemi mermer sütunlarından oluşan revaklı iki katın çevrelediği avluda, karşılıklı iki eyvan yer almaktadır. Muineddin son Selçuklu Pervanelerinden biridir. Tokat’ta yaşaması nedeniyle buranın imarına önem vermiştir. Osmanlılar zamanında 18.Yüzyıla kadar medrese, bimarhane ve bir odası türbe olarak kullanılan yapı, daha sonraları şifahane ve göçmen barınağı olarak kullanılmıştır. Halk arasında “Gökmedrese“, “Pervane Medresesi“, “Kırk Kızlar Medresesi“, “Darüşşifa“, “Bimarhane Tekkesi“ denilmesinin nedeni buradan kaynaklanmaktadır. Bahçesinde Sadrazam Konyalı Çarhancı Alipaşa, Vezir Çeçenzade Hacı Hasan Paşa, Vezir İbrahim Paşa, Tokat Mutasarrıfı Abdüllatif Bey gibi 19.Yüzyıl ve daha önce ki Osmanlı Paşalarına ait mezar taşları sergilenmektedir. Bu mezar taşları 1933 yılında Meydan Camiinden buraya getirilmiştir.

MEYDAN (HATUNİYE) CAMİİ

TOKAT MEYDAN CAMİİ ile ilgili görsel sonucu

    Sultan 2.Beyazıt’ın Annesi Gülbahar Hatun adına yaptırdığı camii, kayıtlarda “Hatuniye Cami“ olarak geçmektedir. Meydan mahallesinde, adını aldığı geniş bir alanda 1485 yılında yaptırılmıştır. Tokat’ta yapılan en güzel Osmanlı eserlerinden biridir. Kesme taştan yapılmış, ana mekan üzerinde tek kubbesi, tek minaresi ve 6 sütundan oluşan 5 kubbeli son cemaat yeri vardır. Sonradan yer sarsıntılarına karşı doğu ve batı yönlerine yapılan payandalar mimari estetiğini bozmaktadır. Avlunun ortası da ahşaptan yapılmış orijinal olmayan bir şadırvan ve yanında Gülbahar Hatun Medresesi yer alır. Tokatlıların “Ali Paşa’nın yapısı, Meydanın kapısı“ dedikleri yakıştırma sebepsiz değildir. Meydan Camiinin Selçuk tarzı stalaktitlerle işlenmiş mermer portalı ve künde kari tekniğinde yapılmış ahşap kapı kanatları birer sanat şaheseridir. Ağaç kapıyı çevreleyen sarı ve siyah renkli mermerlerden yapılmış kemerin üzerinde Arapça yazılmış kitabe yer almaktadır. Camii, duvarları, minaresi ve kireç taştan tromplu kubbesi tuğladan örülmüştür. Son cemaat yerindeki bronz çemberli altı sütun mermerdir. Mihrap ve minberi mermerden yapılmış olan camiinin iyi ışıklandırılmış bir mekanı ve kubbesinde kalem işi süslemeler vardır.

HOROZOĞLU ZAVİYESİ (PİR AHMED İMARETİ)

Açıklama: HOROZOĞLU ZAVÄ°YESÄ° TOKAT ile ilgili görsel sonucu

Tokat il merkezi Meydan Mahallesi'nde Horozoğlu Türbesi'nin yanında yer alan Horozoğlu Zaviyesi, Pir Ahmed İmareti adıyla da bilinmektedir. Kitabesi bulunmayan yapının Sultan Çelebi Mehmed döneminde, Pir Ahmed Bey tarafından inşa ettirildiği kabul edilmektedir.

PİR AHMET BEY TÜRBESİ

Açıklama: Ä°lgili resim 
Meydan Mahallesinde, Meydan Camiinin güneyinde, Horozoğlu zaviyesinin önündedir. İçerisinde bulunan Ertana Beylerinden Alaattin Ali Bey’in oğlu Pir Ahmet Bey ve ailesine ait biri ağaç 12 si mermer sanduka türbe çökme tehlikesi gösterince müzeye kaldırılmış ve sonra moloz taştan yapılmış kemerli çatı çökmüştür. Bir görüşe göre türbe, Şehzade Mehmet Çelebi’nin kardeşi Süleyman Çelebi ile yaptığı taht mücadeleleri sırasında ölen adamlarından Horozoğlu Ahmet Beye aittir.

HALEF SULTAN ZAVİYESİ (HALEF GAZİ TÜRBESİ)

Açıklama: HALEF SULTAN ZAVÄ°YESÄ° TOKAT ile ilgili görsel sonucu

1291–1292 Yıllarında Sultan Mesut’un birinci hükümetinde ve IV.Kılıçarslan’ın kızı  Selçuki Huand hatun döneminde Halef bin Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Kitabesinde Selçuki Huand Hatun’un yönetime ortak olarak gösterilmesi tarihi bir duruma işaret etmektedir. Günümüzde Tokat Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne bağlı Vakıf Kültür Merkezi olarak hizmet vermektedir.

EBU ŞEMS HANEGAHI -  VEZİR AHMET PAŞA MESCİD VE TÜRBESİ

Açıklama: http://2.bp.blogspot.com/-HyLNKgmeaM4/VeNgC5ZQIaI/AAAAAAAAhcI/SCuNTIKb3bo/s400/ebusemshanegahi.jpg

    Meydan Mahallesi Mahkemeönü semtinde toprağa gömülü bir harabe olarak yıllarca durmuştur. Belediyenin burada yapacağı yer altı çarşısı inşaatı nedeniyle, çevresi açılmış ve mescidin yapı kalıntıları ortaya çıkmıştır. Vezir Ahmet Paşa adıyla bilinen Hanegâh 1288 yılında yaptırılmıştır. Hanegâh kesme taşlarla; türbe ve diğer bölümler ise moloz taşlarla örülmüştür. 1939 yılındaki şiddetli yer sarsıntısından zarar gören tarihi yapı, zamanla kendi haline terkedilmiş, yakın tarihlerde aslına uygun olarak onarılmıştır.

SÜMBÜL BABA ZAVİYE VE TÜRBESİ

Sümbül Baba Zaviye ve Türbesi  tokat ile ilgili görsel sonucu
Gazi Osman Paşa Caddesi üzerinde bulunan Sümbül Baba Zaviyesinin kitabesinden, Muineddin Pervane’nin kızına ait bağışlanmış bir köle olan Hacı Sümbül tarafından, 1292 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Evliya Çelebi, Sümbül Babanın Hacı Bayram Veli’nin öğrencisi ve Hacı Bektaş Velinin Halifesi olduğunu yazmaktadır. Selçuk hattıyla, Arapça yazılmış kitabesine göre, Sultan 2.Mesut zamanında yapılan zaviyenin portal, Mescit ve Türbe bölümleri iyi korunmuştur.

GARİPLER CAMİİ (DANİŞMEND MELİKGAZİ CAMİİ)

Açıklama: 900 yıllık Garipler Camii tarihe meydan okuyor 
Pazarcık Mahallesindedir ve Tokat’ın en eski camiidir. Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi Tokat’ta 1074 yılında bu camiyi yaptırmıştır. / Tokat Fatihi Melik Danişmend Gazi tarafından XI.YY.'ın son çeyreğinde (1080-1090) inşa ettirildiği bilinmektedir. Orijinal  minaresi 11.Yüzyıl Türk tuğla işçiliğinin güzel örneklerinden biridir. Renkli çinilerle süslenmiştir. Minaresinde yer alan yeşil sırlı tuğlalardan dolayı halk arasında “Yeşil Minareli Camii” olarak da bilinir.

SENTİMUR TÜRBESİ (SİVRİ TEKKE)

    Gazi Osman Paşa Bulvarı üzerindedir. Moğol Emirlerinden Esentimur oğlu Nurettin‘e aittir. 1314 yılında yapılan türbeye halk “Demirlengin oğlu (Timurleng’in bozulmuş şekli olarak) Türbesi de“ demektedir. Türbe 1935 yılında restore edilmiştir Türbede 1 adet kitabe vardır. Türbe kesme taştan, kare mekan üzerine tuğladan örülmüş 8 gen yıldız planlı pramidal bir külahla örtülüdür. Doğu yönündeki penceresi barok karakterli Palmet ve yazıları çevreleyen süsler ve renkli taşlarla işlenmiştir.

Açıklama: tokat sentimur türbesi ile ilgili görsel sonucu

HIDIRLIK KÖPRÜSÜ

    Batıda Amasya ve Turhal'dan gelen yolları doğuya, Karadeniz'den gelen yolları da Orta Anadolu'ya bağlayan bir kavşak olan 700 yaşındaki Hıdırlık Köprüsü 5 gözlüdür. 151 m. uzunluğunda, 7 m. genişliğindeki köprü kesme taşla yapılmıştır.

Açıklama: Ä°lgili resim

    Bu Selçuklu eseri, yazıtlarıyla da dönemin bir olayını aydınlatmaktadır. Eskiden üzerinde mermer bir küre bulunan kitabede, II.Gıyaseddin Keyhüsrev'in üç yıl boyunca çatışmış üç oğlu, İzzeddin, Rukneddin ve Alaeddin'in isimleri birlikte yazılmıştır. Zamanın bilginleri çatışan üç kardeşi bir eserle barıştırmayı amaçlamış, bunu da başarmıştır.
Köprünün yanındaki Hıdırlık çayırı yüzyıllardır Tokat'ın mesiresidir. Buraya, 'Kümsük Sultan Tekkesi Mesiresi' diyen Evliya Çelebi, şöyle devam eder: 'Cümle halk, haneleri ve yakınlarıyla gelip sefa eder.'

    Köprünün yanında yer alan ve bakımsızlıktan hayli yıpranmış olan türbe, içindeki kazıma tekniği ile yapılmış bezemelerle hem geçmiş çağlara, hem de Anadolu tarikatlar tarihine ilişkin çağrışımlar yarattığı için önemlidir.

ŞEYH MEKNUN İMARETİ (AÇIK BAŞ ZAVİYESİ)

Açıklama: Şeyh Meknun Ä°mareti  tokat ile ilgili görsel sonucu

    Yeşilırmak (Hıdırlık) köprüsü başında yer alan türbenin 13.Yüzyılda Mesut Bin Keykavus zamanında imaret olarak yaptırıldığı kitabesinden anlaşılmaktadır. İçindeki mezarın kitabesi olmadığından burada yatan zatın kim olduğu bilinmemektedir.

ÇAY HAMAMI (Resim bulunamadı, Yeri ?)

    Tek kubbeli, tek bölümlü olan hamam uzun yıllar depo olarak kullanılmıştır. Belediye tarafından 1956 yılında onarılmış olup, halen işletilmektedir.

KOMANA ANTİK KENTİ - TOKAT


Komana, Tokat’ın 9 km. kuzeydoğusunda, Gümenek Mevkii'nde bir tepe üzerinde bulunmaktadır. Roma ve Bizans dönemlerinde Komana önemli yerleşim merkezlerinden biri olmuş. Günümüzde de mesire yeri olarak faaliyet gösteriyor. 1940’lı yıllarda yapılan kazılar neticesinde Roma ve Helenistik çağına ait kalıntılar bulunmuş. Bu kalıntılardan yola çıkılarak eskiden Komana’da saray ve tapınak olduğu tespit edilmiş. (Proc.Pers. I.17.14) Kentin bölgedeki verimli ovaya hakim bu geniş tepede bulunduğu, tepede görülen duvar kalıntılarından tahmin edilmektedir. Bu ufak ve biçimsiz taşlardan meydana gelen duvarların tapınağın temenos duvarının temelinin iç dolgusunu meydana getirmiş olabileceği düşünülmektedir. Tapınağın, Yeşilırmak’ın diğer tarafına günümüzde kaybolmuş bir köprü ile bağlı olduğu düşünülmüş, köprünün ayağına su regülatörünün içerisinde 2004 yılı araştırmaları sırasında rastlanmıştır. Tokat il merkezindeki Ali Paşa Camii’nin inşasında kullanılmış 8 adet gri sütunun tapınağa ait olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca yine Tokat kent merkezinde bulunan Ulu Camii ve Garipler Cami'lerinde kullanılmış olan sütun ve sütun başlıklarının da Komana Antik Kenti'nden getirilmiş olması olasılıklıdır. Tepe etrafındaki verimli topraklar tapınak devletinin ekonomik yapısında önemli rol oynamıştır. 

TOPÇAM YAYLASI - TOKAT

Açıklama: https://www.kulturportali.gov.tr/repoKulturPortali/large/13022013/cc85c7d8-9628-456e-a7d6-2c64192267d5.jpg

    Tokat'a 15 km. uzaklıktaki bu yayla 1600 m. yüksekliktedir. Çam kokan havası ve yeşil görüntüsü ile oldukça etkileyicidir.

AKTEPE HÖYÜĞÜ - ÇAMLIBEL - TOKAT

Aktepe Höyüğü

    Çamlıbel kasabası yakınında olan Aktepe Höyüğü Tunç, Hitit ve Frig Dönemlerine ait mirası günümüze taşıyor.

BALLICA MAĞARASI -  PAZAR

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/ball%C4%B1ca2.jpg

    Ziyarete açılan 8 salonu 680 m. uzunluğunda ve 95 m. yüksekliğinde olan Ballıca Mağarası, dünyanın en büyük ve en görkemli mağaralarından biri. Bu doğa harikası, henüz ziyarete açılmayan ve keşfedilmemiş bölümleri ile gizemini korumayı sürdürüyor.
Ballıca Mağarası'ndaki oluşumları izlemek, doğal bir müzeyi gezmek gibi. Yaşı yaklaşık 3,4 milyon yıl olarak tespit edilen Ballıca Mağarası, şimdiye kadar tespit edilen tüm mağara oluşumlarına sahip olmanın yanı sıra, özgün Soğan Sarkıtları ile de uluslararası önem taşıyor. Mağaranın ziyarete açılan bölümlerinde dolaşmak, her adımda hayrete düşüren, heyecan veren gizemli bir yolculuğa çıkmak gibi.
Ballıca Mağarası, Tokat'ın 26 km. güney batısında yer alan Pazar ilçesinin Ballıca Köyü'nde, deniz seviyesine göre 1.085 m. rakımda yer alıyor. Pazar ilçesinden Ballıca Mağarası'na ulaşan 8 km'lik yol, Kral Yolu'na bağlanan Selçuklu Dönemi'ne ait bir köprünün yanından geçiyor. Yapımı 1238 yılına tarihlenen ve 2006 yılında restorasyon çalışmalarına başlanan Mahperi Sultan Kervansarayı da Mağara yolu üzerinde yer alıyor.
1987 yılında başlayan araştırma ve haritalandırma çalışmalarını 1995 yılında yapılan yürüme yolları ve ışıklandırma çalışmaları izlemiştir. Ballıca Mağarası, kristalleşmiş kireçtaşlarından meydana gelmiştir ve ziyarete açılan bölümlerinde 8 salon gezilebilir. Ortalama sıcaklığı 18°C ve ortalama nem oranı % 54 olan mağaranın bol oksijenli havası nefes almayı kolaylaştırmaktadır.

Havuzlu Salon 
Girişin hemen ardında yer alan Havuzlu Salon'daki yüksek sıcaklık (20°C ) ve düşük nem oranı, damlataşları oluşturan kalsit kristalleri arasındaki bağı zayıflatmış, pul pul kabarmış bir görünüme büründürmüştür. Havuzlu Salon'da harç kullanılarak oluşturulmuş dikdörtgen bir yapı yer almaktadır. Harçlı yapı, mağaranın geçmiş dönemlerde kullanıldığına işaret etmektedir.

Büyük Damlataşlar Salonu 
Havuzlu Salon, sütun ve sarkıtlardan oluşan dar bir geçitten sonra mağaranın en geniş alanı olan Büyük Damlataşlar Salonu'na açılır. Kırık hatlar boyunca oluşan sütunlar doğrusal bir yapı gösterir. Salondaki küçük havuzlar, mağara incileri ile kaplıdır. Salonda nem oranı yüksektir ve açık havaya oranla 4 kat daha fazla oksijen bulunmaktadır. Dev boyutlu sarkıt ve dikitler ve izlenen kırmızı, sarı, yeşil ve mavi renkleri görkemli bir görünüm oluşturmaktadır. Bu muhteşem salondan kuzey ve kuzey doğu yönünde ilerleyen yürüme yolu, Çamurlu Salon, Fosil Salon ve Yarasalar Salonu'na ulaşır.

Çamurlu Salon 
Yatay bir geçitle ulaşılan salon, blok, sarkıt, dikit ve küçük havuzlardan oluşmaktadır.

Fosil Salon
Mağaranın en üst noktasında bulunan salonda sıcaklık 24°C'ye kadar ulaşır. Mağaranın en yaşlı salonlarından olan bu salonda mutlak nem % 40'tır.

Yarasalı Salon
Cüce Yarasaların yaşam alanı olan Yarasalı Salon'a ip kullanmadan inmek mümkün değildir. Uzunluğu 25- 35 m., genişliği ise 8-20 m.'dir. Gelişim halindeki sarkıtları, mağara gülleri, mağara iğneleri ve damlataş havuzu ile mağaranın genç salonlarındandır.

Çöküntü Salon 
Kuzey - Güney yönünde bulunan, Muhteşem Galeri olarak da adlandırılan galeriye bağlanır. Salon, adını tabanında bulunan iri bloklardan alır. Bloklar arasında bulunan derin kuyular mağaranın alt katlarına bağlantılıdır. Tavandan 3 m. yukarda bulunan kalsit oluşumların sınırları, yeraltı suyunun geçmişteki seviyesini gösterir.

Sütunlar Salonu
Çöküntü Salon ve Bloklu Mahzen'den sonra, geçilen bir köprü ile Sütunlar Salonu'na ulaşılır. Mağaranın en büyük sütunu olan, 18 m. boyunda ve 8 m. çapındaki sütun bu salonda yer almaktadır. Sütunlarla odalara ayrılmış büyük bir galeri görünümü veren salonun tavan yüksekliği yer yer 15 m.'yi bulur. İkiye ayrılan yürüme yolunun kuzey yönü, Mantarlı Salon'a, güney yönü ise Yeni Salon'a ulaşır.

Mantarlı Salon 
İri soğan sarkıtlar ve salona adını veren mantar şeklinde gelişmiş dikitler etkileyici bir görüntü yaratır. Damlalık sarkıtların en güzel örnekleri bu salonda bulunmaktadır.

Yeni Salon 
Mağaranın en genç salonu olan Yeni Salon'da yer alan büyük sarkıt, dikit ve havuzların yanı sıra, yaprak, perde ve pırasa şeklindeki oluşumlar büyüleyici görüntüler oluşturmaktadır. Salonun sonuna doğru, 65 m. derinlikte yer alan göle, mağara suyunun aktığı Sifon yer almaktadır. Mağaranın gezilebilen son bölümünde ise renkleri ve oluşumlarıyla şaşırtan genç soğan sarkıtlar yer almaktadır.

BALLICA (OCAKLI - MUNAMAK) ŞELALESİ -  PAZAR

Açıklama: Ä°lgili resim

    Pazar ilçesine 7 km. uzaklıkta Ocaklı Köyünde bulunan doğal bir tabiat harikasıdır. Ocaklı Şelalesinden Ballıca Mağarasına doğa ile iç içe 1,5 km. stabilize yol mevcuttur. Ocaklı Şelalesi etrafı yayla turizmi ve günü birlik piknik için müsaittir. Suyu yaz kış devamlı akmaktadır.

MAHPERİHATUN KERVANSARAYI -  PAZAR

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/Gezilecek%20yerler/pazar%20mahperi%20hatun%20bar%C4%B1%C5%9F%20(36).JPG

    Anadolu Selçukluları döneminde İç Anadolu'yu Karadeniz'e bağlayan Sivas-Tokat-Amasya-Samsun/Sinop kervan yolu üzerinde, 1238-39 yılları arasında inşa edilmiştir.  Pazar ilçe merkezinde bulunmaktadır. Sultan Hanları plan tipinde açık ve kapalı bölümlerden oluşan bir yapıya ve kesme taş kaplamalı blokaj duvar sistemine sahiptir. Dış duvarlarına payandalar konularak kale görünümü verilmiştir. Açık bölüm kuzey bloğundaki odalarla, doğu ve batı yönde dörtgen ayaklara oturan ikişer revaktan ibarettir. Bugün üst örtüsü tamamen ortadan kalkmış olan kapalı bölümü iki sıra ayakla üçgene ayrılmış durumdadır. Abidevi taç kapısı, Anadolu Selçuklu klasik özelliklerini taşımaktadır. Taç kapı ile kapalı bölüm giriş kapısı üzerinde birer kitabe vardır. Kitabesine göre yapı, 1.Alaaddin Keykubad'ın eşi ve hayırsever birisi olan Mahperi Hatun (Huand-Hunad) tarafından yaptırılmıştır.

KAZ GÖLÜ -  PAZAR

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/Gezilecek%20yerler/kaz%20g%C3%B6l%C3%BC%20burak%20talu%20(4).jpg

Kaz Gölü, Tokat-Pazar-Zile karayolu üzerinde Üzümören mevkiindedir. Yedi bin dönüm alana sahip ve tamamına yakın sazlarla kaplı olan bu gölde bir çok türde yabancı kuş barınmaktadır.

TURHAL KALESİ -  TURHAL

    Yaklaşık 5 bin yıllık tarihi ile ilçeye hayat vermektedir. Bu kalenin Sümer döneminde inşa edildiği rivayet edilmektedir. Bu kaleyi birçok medeniyet ekleme yaparak kullanmıştır. Bir çok amaç için kullanılmıştır. Özellikle zindan olarak kullanıldığı söylenmektedir. Günümüzde kaleye ait, duvar ve iki burç kalıntısı kalmıştır.

ŞELALE TEPESİ -  TURHAL

Şelale Tepesi

Belediyece yapılan bir mesire yeri ve restaurant.

KESİKBAŞ CAMİİ VE TÜRBESİ -  TURHAL

TURHAL KESİKBAŞ CAMİİ VE TÜRBESİ ile ilgili görsel sonucu

    İlçe merkezindeki kare planlı cami, 1759 tarihlidir. Güneybatısında türbe bulunmaktadır. İsim verenin asıl adı Şeyh Abdullah Efendi’dir. Sahabe olduğu rivayet edilir. Muaviye zamanında İstanbul'un fethi için Anadolu'ya gelmiştir. Bayat ve Kuytul köylerinin geliri ona bırakılmıştır. Camiinin inşasına H.1172/M.1759 yılında Yeşilırmak kavsi içinde başlanmıştır. Büyük kubbe ve cami H.1172 de inşa edilirken, küçük kubbeler ile minare H.1180 yılında inşa edilmiştir. 1939 depreminden sonra, duvarları yarıldığı için tamir görmüştür. Turhal girişindeki ana köprünün yanındadır. Türbe ise caminin batı duvarına bitişiktir. Türbenin cami içine açılan bir kapısı mevcuttur. Tarihi bir hüviyet taşıyan, taş çerçeveli ahşap kapı büyük bir sanat şaheseridir. Gerek ahşap kapı, gerekse taş çerçeve, kabartma ve oyma süslerle bezenmiştir. (Fakat günümüzde ahşap kapının yerinde sacdan yapılmış bir kapı mevcuttur. Hırsızlar ahşap kapıyı açmak için kırmışlar, güzelim sanat şaheseri yok olmuştur.)
Bu ara kapı üzerindeki kitabede cami ve türbenin Şeyh Hacı Mustafa Efendi tarafından yapıldığı yazılıdır. İnşaatla ilgili iki kitabe daha mevcuttur. Yani toplam üç kitabe bulunmaktadır. Diğer iki kitabeden ikincisi minare girişinde, üçüncüsü ise ana giriş kapısının üstündedir. (Camiye kuzey girişinde ilave bölüm yapıldığı için ana girişteki kitabe içeride kalmıştır.) Camideki Maşallah yazısı da çok güzel sitilice edilmiştir. Orijinalleri minber çıkışının üstünde, birde caminin ana girişindedir. Minare bitişiğinde, girişi iç sahandan yapılan çilehane mevcuttur.
Caminin kubbesinin bağlantı kasnağında her yönde üçer adet olmak üzere 12 adet kemerli pencere mevcuttur. Bu pencereler caminin aydınlatılmasını sağlar. Kubbe kasnağının alt kısmında kuzey güney yönünde 2.sıra: 3'er adet kemerli pencere daha mevcuttur.

    Türbe içindeki sandukalarda; Kesikbaş Şeyh Abdullah Efendi (Kıble tarafı), yanında bir horasan ereni (büyük ihtimalle Lengeri Baba), onun yanında hizmet karı bayan, onların yanında hanımları ile Şeyh Mustafa Efendi yatmaktadır. İki küçük sandukada da Şeyh Mustafa Efendi’nin çocukları yatmaktadır. Türbe 1978’de onarım görmüştür. Ayrıca türbede, kapalı cam ayaklı bir dolapta Kesikbaş Hazretlerinin cübbesi, kemeri ve tespihi mevcuttur.

    Kesikbaş ile Turhal ismi arsında da irtibat kuranlar vardır. Kesikbaş çarpışırken şehit düştüğünde, başı vücudundan ayrıldıktan sonra yuvarlanmış, Dur-gal diye bir nida ile durdurulmuştur. Turhal ismi de buradan gelmektedir. Dur-gal telaffuz edile edile Turhal halini almıştır.

    2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılmış, camii giriş kapı yerleri değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir.

ŞEYH ŞEHABETTİN TÜRBESİ -  TURHAL

Şeyh Şehabettin Süheverdi Türbesi (Turhal)

Asıl ismi Şeyh Şahap'tır. Kale eteği ve Yeşilırmak kıyısında, otogarın karşısına isabet etmektedir. Türbe önce ahşap inşa edilmiştir. (H.1171/M.1758) Muharrem ayında, Derviş oğullarından Hacı Osman Efendi tarafından. Bir oda ve geniş bir avludan ibarettir. Dikdörtgen plan uygulanmıştır. Türbe içinde dört sanduka bulunur. Kıble (güney) tarafındaki büyük sanduka Şeyh Şehabettine aittir. Diğer üç sanduka ise hemen yanı başında hanımı, onun yanında oğlu, en sonda ise hizmetlerine bakan kadın yatmaktadır. Asılları Buhara'lıdır. Süheverdi kasabasındandır. Bağdat'da medfun (yatmakta olan) Süheverdi hazretlerine bağlıdır.

AHİ YUSUF TÜRBESİ -  TURHAL

Ahi Yusuf Tekkesi (Turhal)

    1324 yılında, İlhanlı döneminde yaptırılmıştır. Semercilerin piri olarak bilinen Ahi Yusuf’un mezarının bulunduğu türbedir.

ŞEHİT KOMUTAN MEHMET NURULLAH TÜRBESİ -  TURHAL

    İlhanlı eseridir. 1312 yılında yaptırılmıştır. Kitabesine göre 1301-02 yılında vefat eden Emir Mütebarizoğlu Şehit Mehmet Nurullah’a aittir.

ALİ BABA TÜRBESİ - DAZYA KÖYÜ -  TURHAL

    Kazova’da bulunan önemli bir tarihi alandır. Burada 1370 yılında Ertana Beyliği döneminde Abdullah Bey tarafından yaptırılmış bir camii bulunmaktaydı. Çok eski çağlara ait bir yerleşme merkezidir. Çevreye yayılmış pek çok Tümülüsden en önemlisi Dökmetepe’dir.

ARTOVA YERALTI ŞEHRİ -  ARTOVA

tokat gezilecek yerler, tokat yeme içme, tokat gezi rehberi, tokat'ta ne yapılır

    Artova ilçesine bağlı Boyunpınar köyündeki ana kaya bloğuna oyularak yapılmıştır. Erken Hristiyanlık dönemine ait bu yeraltı yerleşimi 1995 yılında Tokat Müzesi tarafından yapılan temizlik kazısı ile açılmış ve hizmete sunulmuştur. Bu yeraltı yerleşimi üç koridorlu ve üç katlıdır; salonlar, küçük odalar ve küçük bir tapınaktan oluşuyor.

ALMUS BARAJ GÖLÜ -  ALMUS

    Bu göl Yeşilırmak Nehri üzerinde kurulmuş olup, ortaya harika bir manzara sunmuştur. Burada piknik alanları bulunur. Yaz mevsiminde yöre halkı adeta buraya akın etmektedir. Ayrıca burada spor faaliyetleri de yapılır.

HUBYAR TEKKESİ -  ALMUS

İlçeye bağlı Hubyar Köyünde bulunur. Bu köy Hubyar Sultan tarafında kurulmuştur. Daha önce birçok isimle anılmasına rağmen daha sonra halkın isteğiyle de Hubyar ismini almıştır. Hubyar köyünde bir tekke bulunmaktadır.
Bu tekke ocak tarzında olup Alevilerin ibadet yeridir. Hubyar Sultan Hacı Bektaşi Veli ile birlikte birçok yeri gezip daha sonra Tokat’ta bulunan bu köye gelmiştir. Başka bir rivayette ise bahsedilen Hubyar Sultan dedikleri kişi aslında Ahmet Yesevi’dir. Bu köyde bulunan ocak sayesinde yaz mevsiminde nüfusu 10 bini geçmektedir.

DUMANLI YAYLASI -  ALMUS

    Arısu köyünde bulunur. Burada temiz hava, soğuk su ve yeşillikler içinde bir yayla sizi karşılıyor olacaktır.
Bu yayla, yaz mevsiminde yöre halkının ve çevreden gelen ziyaretçilerin sıkça uğradıkları bir yerdir.

ŞAHİN TEPESİ -  ERBAA

    Erbaa İlçesine hakim bir noktada yer alan bu tepeye mutlaka gitmelisiniz. Fakat ilçeye ilk giriş yaptığınızda ya da tam çıkış yapacağınız zaman  gitmenizi öneririm. Çünkü bu tepede şehrin her tarafı görüneceğinden dolayı ya tanımak amacı ile girişte ziyaret edilebilir. Yada ilçeyi gezdikten sonra birde uzaktan kuş bakışı olarak bakabilirsiniz. Burada çamlık tesisleri de kurulmuştur. Bu tepede oturup çayınızı veya kahvenizi yudumlarken şehrin manzarasını seyretmeye doyamayacaksınız.

HOROZTEPE -  ERBAA

Horoztepe Tokat

    İlçe merkezinde yer alan bu höyük M.Ö 4000’li yıllara, Hati Uygarlığına aittir. Bu höyük şekil ve süsleme olarak Alacahöyük’e benzer. Burada çıkarılan birçok yapı Ankara Anadolu müzesinde sergilenmektedir. Diğer yapıları ise Amasya ve Tokat Müzelerinde sergilenmektedir. Eserlerin bir yada iki önemli parçası ise yurt dışına çıkarılmıştır.
Horoztepe’nin en önemli eseri bugün Anadolu müzesinde sergilenen “Bebeğini Emziren Ana Heykeli”dir. Bunun dışında boğa heykelciği, geyik heykelciği, tunç mızrak ucu, sistrum, emzikli çaydanlık, derin çanaklar, kulplu ve kulpsuz çanaklar, hançer, kama, sap delikli baltalar, şerit biçimli kulplar, ayna, güneş kurusu, çalpara, kirmen ve  tokası Horoztepe’de bulunan diğer eserlerdir.

SİLAHTAR ÖMER PAŞA CAMİİ -  ERBAA

    İlçeye bağlı Akça Kasabasında bulunur. Caminin kitabesi yoktur. Bu yüzden kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak Silahtar Ömer Paşa tarafından, 1688 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir. Giriş kapısı gösterişlidir. Caminin içinde göz kamaştıran süslemeler bulunur. Cami mimari olarak Osmanlı dönemine aittir. Fakat minarenin yapısı da Selçuklulara aittir.

BOĞAZKESEN KÖPRÜSÜ -  ERBAA

    İlçeye bağlı Kaleköyü’nde bulunur. Bu köprünün tarihi, Pont Krallığı’na dayanıyor. Bugün sadece ayakları ve bazı duvarları ayakta kalan köprünün üzerinden birçok medeniyet geçmiştir.
Köprü altında Tozanlı Çayı ve Kelkit Irmağı birleşiyor. Uzun yıllar Amasya ve Niksar yolunun bağlantısını sağlamıştır.

DÜDEN GÖLÜ -  ERBAA

    Bu göle, Boğazkesen Köprüsü’nden sonra kuzeye doğru devam ederek ulaşabilirsiniz. Gölün harika manzarasında gezebilir, yürüyüş yapabilir, piknik yapabilir yada bol bol fotoğraf çekebilirsiniz.

KİLİSE SUYU -  ERBAA

      İlçeye bağlı Çamdibi köyünün sınırlarında bulunur. Burada çıkan kaynak suyu gayet temiz ve berraktır. Bu su bir değirmeni çalıştıracak kadar çoktur. Kilise suyunun Roma döneminde tapınak olarak kullanıldığı söyleniliyor.

NİKSAR KALESİ - NİKSAR

Açıklama: Ä°lgili resim

    Bu kale hakkında yeterli bilgi yoktur. Sadece hakkında rivayetler bulunur. Bunlardan biri Pers kökenli Pontus Krallığı zamanında yapıldığı ve adının da Kaberia olduğudur. Roma Döneminde yeni yapılarla günümüzdeki konumuna gelmiştir.
Bizans, Osmanlı ve Danişmentliler tarafından onarılıp kullanıldığını da biliyoruz. Uzun savaş ve doğal afetlerden zarar gören kale günümüzde hala sağlam durmaktadır.

YAĞIBASAN MEDRESESİ (ÇUKUR MEDRESE) - NİKSAR

yağıbasan medresesi tokat ile ilgili görsel sonucu

    İlçenin Cemalettin Mahallesi Sulusokak’da bulunur. Çukur medrese olarak da bilinir.
Bu medrese Danışmendli Melik Nizameddin Yağıbasan tarafından 1157 yılında yaptırılmıştır. Niksar kalesinin surlarından yararlanılarak inşa edilmiştir. Bu medrese Anadolu’da yapılan en eski medrese olarak da bilinir.

YAĞIBASAN TÜRBESİ -  NİKSAR

Açıklama: YAĞIBASAN TÜRBESÄ° (NÄ°KSAR) ile ilgili görsel sonucu

    Yağıbasan Medresesi’nin batısındaki bu türbe 1939 depreminde tamamen yıkılmıştır. Bu türbenin XII. Yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Albert Gabriel’in daha önce yayınlamış olduğu eserdeki fotoğraftan türbenin sekizgen planlı moloz taş duvarlar üzerine kesme taş kaplı olduğu görülmektedir. Türbenin üzeri kubbe ile örtülü idi. Her cephesinde yuvarlak kemerli birer penceresi bulunuyordu. 

ARASTA ÇARŞISI -  NİKSAR

    İlçenin merkezinde Niksar kalesinin hemen yamacında kurulmuştur. Bu çarşı ilçenin en eski çarşısıdır. Selçuklu dönemin ticaret hayatını yansıtan bir çarşıdır.

LEYLEKLİ (YILANLI) KÖPRÜ -  NİKSAR

Niksar Leylekli Köprü

leyleklikopru2

    İlçede, Çanakçı Çayı üzerinde bulunan bu köprünün kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak yapı üslubundan Roma veya Bizans döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Köprü Osmanlı döneminde kullanılmış ve yapılan eklerle de bugünkü şeklini almıştır.
Köprünün kemer kısmının ağzındaki bir kabartmada ağzında yılan tutan bir leylek görülmektedir. Bu nedenle de köprüye Leylekli veya Yılanlı Köprü ismi verilmiştir.
Köprü kesme taştan yuvarlak tek gözlü olarak yapılmıştır. Köprü üzerindeki yılanlı leylek figürü bereketin sembolü olarak kabul edilir.

HACI ÇIKRIK (ATABEY ŞAHİNŞAH) TÜRBESİ -  NİKSAR

Açıklama: Ä°lgili resim

    İlçenin Benfgiler Mahallesi’nde, Çöreğibüyük Tekkesi’nin yakınında bulunan bu türbe, sanduka kaidesindeki bir kitabeden anlaşıldığına göre; II.Kılıçarslan’ın komutanlarından Bedrüddin Atabeg Ebu Mansur Şahinşah Bin Arslan Doğmuş tarafından H.578 (1182-1183) yılında yaptırılmıştır. Türbe dikdörtgene yakın bir plan düzeni göstermektedir. Ancak, bu türbenin daha önce bir medreseye ait olduğu ve sonradan eyvan kısmının türbeye dönüştürüldüğü sanılmaktadır. Kesme ve moloz taştan yapılmış olan bugünkü türbe, günümüzde harap bir durumdadır. Türbe içerisinde üç sanduka bulunmaktadır. Bu sandukalar bir seki üzerinde olup, üzerleri yarım silindir şeklinde iki ayrı parça taştan meydana gelmiştir. Bu sekilerin doğu ve batı yüzeylerinde üçer satırlık kitabeler bulunmaktadır. Yalnızca güney yüzünde kitabe yoktur. Kitabelerin mealen anlamı: “Bu mübarek türbenin yapılmasını beş yüz yetmiş sekiz senesinde adil ve âlim ve şanı büyük emir İsfehsâlâr Bedreddin Atabeg Ebu Mansur Şahinşah Bin Arslan Doğmuş Es-Sultanı emretti”.

DOĞAN ŞAH ALP TÜRBESİ -  NİKSAR


İlçede Melik Gazi Mezarlığının girişinde yer alan bu türbe içerisinde bulunan lahit üzerindeki kitabeden öğrenildiğine göre, Doğan Şah Alp Bin Savcı’ya aittir. Türbenin yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak, türbe içerisindeki lahtin Atabeg Şahinşah Türbesi ile aynı üslupta yapılmış olması bu türbenin de XII. Yüzyılın ikinci yarısına ait olduğunu göstermektedir. Kitabenin okunabilir kısımlarının mealen anlamı: “Bu, murabıt, mücahid, büyük emir, İsfehsâlâr Sıracüddin Doğan Şah Alp Bin Savcının kabridir. Allah Ona rahmet etsin.” Türbe moloz taştan, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Üzeri beşik bir tonozla örtülmüştür. Türbenin bir eyvana ait olduğu sanılmaktadır. Bu eyvanın giriş kısmına bir lahit yerleştirilmiştir. 

MELİK AHMET GAZİ TÜRBESİ -  NİKSAR

    İlçe merkezinde Melik Gazi Mezarlığında bulunan bu türbenin kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Türbenin Sultan Alparslan’ın emirlerinden Melik Danişmend Gazi’ye ait olduğuna dair bir belgeye de rastlanmamıştır. Giriş kapısı üzerinde bulunan ve İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın sözünü ettiği, günümüze de gelemeyen kitabede de bununla ilgili bir bilgi bulunmamaktadır. Osman Turan herhangi bir kaynak göstermemekle beraber, Danişmend Gazi Türbesi’ni Yağıbasan’ın yaptırdığını yazmıştır. Ancak bu bilgiler de yeterli değildir. Türbe Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1987 yılında restore edilmiş ancak, mumyalık kısmına rastlanmamıştır. Türbe kesme taştan, kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Türbenin doğu ve batı cepheleri tamamen dışa kapalıdır. Yalnızca güney cephesinin ortasına mihrabın üst kısmında yuvarlak kemerli küçük bir pencere açılmıştır. Giriş kapısının iki yanına dikdörtgen söveli iki pencere açılmıştır. Bunlar sivri kemerli alınlıklıdır. Kuzey cephesinin önünde kaynaklarda üç kubbeli bir revağın olduğu söylenirse de bunlar günümüze ulaşamamıştır. Türbenin üzeri Türk üçgenleri ile kubbeli olarak yapılmıştır. Ancak bu kubbe 1930 depreminde yıkılmıştır. Son restorasyon sırasında da alaturka kiremitli ahşap çatı ile örtülmüştür. Türbenin içerisindeki çiçek bezemeli ayet ne yazık ki bilinçsizce boyanmıştır. Türbenin avlu ve bahçesinde Roma, Bizans ve Türk dönemlerine tarihlenen mezar taşları bulunmaktadır. 

AKYAPI KÜMBETİ -  NİKSAR

Açıklama: AKYAPI KÜMBETÄ° (NÄ°KSAR) ile ilgili görsel sonucu

    İlçedeki Melik Gazi Mezarlığında, Melik Gazi Türbesi’nin doğusunda bulunan bu kümbetin kime ait olduğu ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Ancak, yapı üslubundan XIII. Yüzyılda, Selçuklu döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Türbe kesme taş ve moloz taştan kare planlı olarak yapılmış, üzeri kubbe ile örtülmüştür. Bu kubbe doğrudan doğruya duvarlar üzerine oturtulmuştur. Güney cephesinde dikdörtgen söveli tek bir penceresi vardır. Türbe içerisine doğu cephesinin ortasındaki sivri kemerli bir kapıdan girilmektedir. Giriş kapısının iki yanında birer niş bulunmaktadır. Türbe içerisindeki sanduka günümüze gelememiştir. Mumyalık kısmı da bulunmamaktadır. Depremden hasar gören bu türbenin kuzey yarısı tamamen yıkılmış, 1987 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır. 

KULAK (EMİR ARSLAN DOĞMUŞ) KÜMBETİ/TEKKESİ -  NİKSAR

Açıklama: Ä°lgili resim

İlçedeki Melik Gazi Mezarlığında bulunan bu kümbetin yapım tarihi bilinmemekle beraber kitabesinden Arslan Doğmuş tarafından yaptırıldığı öğrenilmektedir. Mimarı bilinmemektedir. Türbenin kufi yazılı kitabesinde; “Büyük Hacip Esedü’d-Tin Arslan Doğmuş Bin Abdullah. Allah Ona rahmet etsin” yazılıdır. Türbe, kesme taştan sekizgen planlıdır. Bu plan düzeni iç ve dışarıda aynen uygulanmıştır. Kümbet içten tromplu kubbe, dıştan da büyük olasılıkla piramidal bir külah ile örtülü idi. Türbenin üst örtüsü yıkılmış ve günümüze gelememiştir. Türbenin giriş kapısı dışındaki cephelerine yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmiştir. Kümbetin en üst noktasında bir silme çepeçevre dolaşmaktadır. Ancak, kubbe eteğinde bununla ilgili çok az bir taş örgü günümüze ulaşabilmiştir. Türbenin güneybatı duvarında yarım daire şeklinde mihrap nişi bulunmaktadır. Türbe içerisindeki iki sanduka günümüze gelememiştir. Alt kısmında bir de mumyalığı bulunmaktadır.

KIRK KIZLAR KÜMBETİ -  NİKSAR

 Açıklama: Ä°lgili resim

İlçenin Cedid Mahallesi, Kırk Kızlar Sokağı’nda bulunan bu kümbet yeni yapılanmaların arasında kalmıştır. Kümbetin yapım tarihi ve banisi bilinmemektedir. Yapı üslubundan XIII. Yüzyılın ilk yarısına ait olduğu anlaşılmaktadır. Kümbet kesme taş ve tuğladan, içeriden ve dışarıdan sekizgen planlı olarak yapılmıştır. Üzerini içeriden tromplu kubbe, dışarıdan da piramidal bir külah örtmüştür. Kümbetin altında mumyalık kısmı bulunmaktadır. Kuzeydoğu cephesinden kümbetin içerisine girilmektedir. Türbe içerisindeki türkuaz sırlı tuğla ile örgülü kufi yazıyla yazılı bir kitabede; “Amel-i Ahmed Bin Ebubekr el Marendi” yazısı bulunmaktadır. Bu da kümbeti yapan mimarın ismidir. Kümbetin kuzeybatısındaki pencere alınlığında çini mozaik tekniğinde yapılmış on iki köşeli yıldız şekillerinden ibaret bir bezeme görülmektedir.

SUNGUR BEY TÜRBESİ -  NİKSAR

Açıklama: SUNGUR BEY TÜRBESÄ° (NÄ°KSAR) ile ilgili görsel sonucu

    İlçenin, Cami-i Kebir Mahallesi Halil Efendi Sokağı’nda bir evin bahçesi içerisinde kalmış olan bu kümbetin Sungur Bey’e ait olduğuna dair bir bilgiye rastlanmamıştır. Yalnızca Michael Meinecke, Danişmend Gazi’nin oğlu İsmail’in burada gömülü olduğuna ilişkin bir halk söylentisini belirtmiştir. İsmail Hakkı Uzunçarşılı ise, İsmail Bey’in oğlu Sungur Bey’in burada gömülü olduğunu belirtmiştir. Bu konuda araştırma yapan Halit Çal’a göre çini tekniği itibarı ile bu türbenin XII. Yüzyılda yapılmış olması, yani İsmail Bey’e veya oğlu Sungur Bey’e ait olmasının çok uzak bir ihtimal olduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca Sungur Bey’in mezarının Amasya’da bulunduğunu kaydetmiştir. Türbeden günümüze yalnızca mumyalık kısmı gelebilmiştir. Türbe meyilli bir arazide yapıldığından mumyalığın batı cephesi yol zeminindedir. Doğu duvarı ise tamamen toprağa gömülüdür. Türbe Sungur Bey Zaviyesi’ne bitişik olarak yapılmıştır. Türbenin çini ile kaplı olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Bu kaynaklarda iç mekânının mozaik kakma tekniğinde yıldız ve üçgen şekillerinde, patlıcan moru renginde sırlı tuğlalarla bezendiği günümüze gelebilen kalıntılarından anlaşılmaktadır. Türbenin ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı konusunda bilgi bulunmamaktadır. Günümüze gelebilen mumyalık kare planlı olup, üzeri basık bir kubbe ile örtülmüştür. Batı duvarındaki küçük bir pencere ile de mumyalık aydınlatılmıştır. Türbe 1939 yılında bir deprem sonucunda harap olmuş, belediye tarafından yıktırılmış, batı duvarının bir kısmı ile kuzey ve doğu duvarları tamamen yenilenmiştir. 

ULU CAMİİ - NİKSAR

İlçeye bağlı Kebir Mahallesinde bulunur. Danişmentliler döneminde 1145 yıllında Cepnizade Hasan Bey tarafından inşa edilmiştir. Cami kesme taştan olup dikdörtgen yapılıdır. Caminin minaresi Türkiye’de yapılan camiler içinde en büyük minareye sahiptir.
Fakat burada meydana gelen deprem sırasında minaresi yıkılmıştır. 1967-1970 yılları arasında minaresi onarılmıştır. Bu cami Anadolu’daki Ulu camilerin içinde en eski örneklerden biridir. Kitabe yeri boş olan bu cami ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan biri de 2.Abdülhamit’in tuğrasının bu camide olduğu söylentisidir. Fakat tuğra günümüze kadar gelmemiştir. Nerede olduğu ile ilgili herhangi bir bilgi de mevcut değildir.

AYVAZ PARKI -  NİKSAR

    İlçenin Ayvaz Mahallesinde bulunan 32 yıllık bir parktır. Meşhur Ayvaz suyu ile aynı adı taşımaktadır.

ÇAMİÇİ YAYLASI -  NİKSAR

    İlçeye 17 km. uzaklıkta Niksar ve Ünye karayolunda bulunur.  Bu yayla deniz seviyesinde yaklaşık 1350 metre yüksekliktedir. Çeşit çeşit ağaçların kapladığı bu saklı cennet, bahar mevsimi ile birlikte yöre halkının ve çevre ilçe ve köylerin  akınına uğramaktadır. 

AKBELEN YAYLASI -  NİKSAR

Açıklama: https://kulturportali.gov.tr/repoKulturPortali/large/26022013/c6e03a42-d313-46fb-b3cd-ed27762dfbd5.JPG

    Tokat merkeze en yakın yaylalardan biri olup, 1600 metre ile 1800 metre rakımda, Topçam yaylası ile sınırı bulunan bir yayladır. Akbelen Köyüne 3 km.dir. Doğal güzelliği, sık ormanları, sularıyla geniş ve düz bir alana yerleşmiştir. Balıkçılık, avcılık yapılabilen ve çim kayağı yapmaya elverişli yaylada gözle görülebilir yeni yerleşimler oluşmuştur. Çok çeşitli mevsimlik çiçekler bulunmaktadır. İyi bir dinlenme yeridir.

TALAZAN KÖPRÜSÜ -  BUZ KÖYÜ -  NİKSAR

Tarihi Talaza Köprüsü

    Niksar-Erbaa yolunda Kelkit Nehri üzerindedir. Kitabesi günümüze gelemediğinden yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber yapının, üslubundan ve bazı kaynaklarda da ileri sürüldüğü üzere XIII.Yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır.
Köprü kesme ve moloz taştan yapılmış, yedi sivri kemerli gözlü, iki yana meyilli olarak yapılmıştır. Duvar örgüleri arasındaki taş işçiliğinin farklılığından ötürü de değişik zamanlarda onarıldığı anlaşılmaktadır. Köprünün ortasındaki en büyük olan kemer gözü yıkılmış ve bu aradaki boşluk düz bir demir köprü ile birleştirilmiştir.


REŞADİYE KAPLICALARI -  REŞADİYE

http://www.tokat.gov.tr/ortak_icerik/tokat/Gezilecek%20yerler/re%C5%9Fadiye%20kapl%C4%B1ca.JPG

    İlçenin merkezinde bulunur. Belediye tarafında işletilen bu kaplıca birçok hastalığa şifa dağıtmaktadır. Bu kaplıca suyu, normal düzeyin üzerinde Arsenik içerir. Kesinlikle içilmez. Bu su ile banyo yapabilirsiniz. İyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır. Romatizma, çeşitli ağrılı hastalıklar, deri hastalıkları, ortopedik (kırık çıkık) rahatsızlıklar, ameliyat sonu sekmeler ve kadın iç hastalıklarına iyi gelmektedir. Burada konaklama yerleri bulunur.

ZİNAV GÖLÜ -  REŞADİYE

    İlçe merkezine 17 km. uzaklıkta bulunan bu göl Heyelan set gölüdür. Ortalama derinliği 10-15 metre arasında değişir. Gölün uzunluğu 1 km., genişliği 70-500 m., alanı 26 hektardır. Göl çevresinde masalar,   çeşmeler ve çocuklar için oyun yerleri yapılmıştır. 2010 yıllında burası turizm merkezi ilan edilmiştir. Yıl içerinde birçok kişi buraya piknik yapmak ve kafa dinlemek için gelmektedir.

SELEMEN YAYLASI -  REŞADİYE

Açıklama: Ä°lgili resim

    Reşadiye- Ordu sınırı arasında tarihi özelliği olan bir yayladır. 1514 yılında Çaldıran seferine çıkan Yavuz Sultan Selim ordusu ile birlikte bu bölgede konaklamış ve Cuma namazını bu yaylada kılmıştır. O günden günümüze kadar ilkbahardan itibaren ilk kar düşene kadar her Cuma günü bu yaylada geleneksel yayla pazarı kurulmaktadır. Tokat, Ordu, Samsun, Giresun, Sivas illerine bağlı bölgedeki ilçe insanları ürünlerini bu pazarda satmakta ve ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

SEBASTAPOLİS ANTİK KENTİ -  SULUSARAY

   İlçede bulunan bu antik kent Roma döneminden kalma  en büyük şehir olarak bilinir. İlçenin ilk kuruluş tarihi de bu antik kentin kuruluş tarihine dek götürülür. Bu antik kentin ilk kurulma tarihi net olarak bilinmemektedir. Fakat rivayete göre M.Ö. 1.Yüzyılda kurulduğu söylenilir. Kent hakkındaki yazılı kaynaklara göre: Roma İmparatoru Traianus tarafından kent, Kappadokia Eyaletine dahil edilmiştir, ismi ise; Herakleopolis olarak geçmektedir. Buraya ilk olarak 1980’lerde yapılan kazılar sonucu ulaşılmıştır. Burada yapılan kazılar sonucunda birçok esere rastlanmıştır. Bu eserler başka yerlere gönderilmişlerdir. 1987 yıllında Tokat Müze Müdürlüğü tarafından alınan bir kararla burada çıkarılan eserleri halka sunmak için açık hava müzesi oluşturup eserler burada sergilenmeye başlanmıştır. Bu açık hava müzesinde günümüzde 60 adet eser sergilenmektedir. Bu eserlerden bazıları şöyledir: Aslan Heykeli, Friz Parçası ve birçok mimari parça.

SULUSARAY KAPLICALARI -  SULUSARAY

    İlçe merkezine 3 km. uzaklıktaki Ilıca Köyünde bulunur. Tarihi Nicepolis harabeleri arasında kaynayan Sulusaray Kaplıcası İl ve bölgede en önemli olanıdır. 1962 yıllında yapılan tesisler ve konaklama yerleri ile burası canlanmıştır. Burada birçok konaklama ve yeme içme yeri bulunmaktadır. Burada bulunan kaplıca suyu ortalama 55 derecedir. Bu kaplıca suyu birçok hastalığa şifa vermektedir. Bunların başında özellikle Romatizmal Hastalıklar gelmektedir.

ZİLE KALESİ -  ZİLE

    Zile Ovası’na hakim bir konumda bulunan kale M.S. 1.Yüzyılda yapılmıştır. Kitabeler sayesinde hakkında birçok şey nesilden nesile aktarılmıştır. 1336’da Ertena Bey Alâeddin Bey döneminde onarıldığını bu kitabe aracılığıyla öğreniyoruz. İlçe merkezinde bulunan bu kale bir höyük üzerinde inşa edilmiştir, her taraftan görülebilir. Roma dönemine aittir. M.Ö. 47’de Zile önlerinde yapılan üçüncü savaşı kazanan İmparator Jül Sezar, bu sevincini “Veni-Vidi-Vici” yani “Geldim-Gördüm-Yendim” sözleriyle Roma’ya müjdelemiştir. Bu sözün bu kalede söylendiği rivayet edilmektedir. Kalenin yapımında moloz ve kesme taş kullanılmıştır. Duvarları ise yuvarlak burçlarla güçlendirilmiştir.  Burada Roma ve Bizans dönemlerinden kalma diğer mimari kalıntıları da görebilirsiniz. Kale içinde bulunan saat kulesi kalıntıları hala görülebilir vaziyettedir.

İMAM MELİKİDDİN TÜRBESİ -  ZİLE

İlçe merkezindeki zaviye ve medresenin yanında bulunan bu türbe, Melik Ahmet Gazi’nin Şeyhülislamı İmam Melikiddin’e aittir. Yanındaki medrese ve zaviye ile birlikte yaptırılmıştır. Halk arasında bu türbeye Davunlu Dede ismi de verilmiştir. Kesme taş ve tuğladan yapılan türbe XII. Yüzyılın ilk yıllarına tarihlendirilmektedir. Türbe mimari özelliğinden tamamıyla uzaklaşmıştır. 

ŞEYH FAKİH TÜRBESİ -  ZİLE

İlçenin Ali Kadı Mahallesi’nde bulunan bu türbe Nizameddin Yağıbasan zamanında yaptırılan medrese ve zaviye ile birlikte aynı tarihte yapılmıştır. Türbe içerisinde 1106 ve 1305 tarihli iki kitabeye rastlanmışsa da bu kitabelerin hangi yapıya ait olduğu anlaşılamamıştır. 

BEYAZIT BESTAMİ TÜRBESİ -  ZİLE

İlçenin Ali Kadı Mahallesi’nde bulunan bu türbe Ertena Beyliği zamanında yaptırılmış olan caminin yanındadır. Türbe ve cami değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özelliğini tamamen yitirmiştir.

ŞEYH NUSREDDİN TÜRBESİ -  ZİLE

İlçeye bağlı Nusrettin köyünde bulunur. Bu türbe Fuad Köprülü’nün İlk Mutasavvıflar adlı eserinde belirttiği Horasan’dan gelen Hoca Ahmed Yesevi’nin öğrencilerinden Şeyh Nusrettin ve müritlerine aittir. Şeyh Nusrettin büyük bir din adamıydı. Köy halkına büyük hizmetleri olmuştu. Öldüğünde buraya gömdüler. Yıllın belirli zamanlarında gelip ziyaret ederler.

ZİLE MAŞATHÖYÜK -  ZİLE

    Tokat'ın Zile İlçesi Yalınyazı Kasabasında yer alan Maşat Höyük'de M.Ö.3000'de Eski Tunç Çağı, M.Ö.2000'de Hitit çağı, M.Ö.1000'de Frig Çağını yaşayan üç dönem mevcuttur. Maşat Höyükte Kayseri'de Hitit imparatorluğuna bağlı bir uç beyinin sarayı bulunmuştur. Pişmiş toprak, metal ve cam eserlerin yanında Hitit Hiyeroglif (Resim Yazısı) yazısı ile yazılmış tablet en önemli eserdir. Bu eserler Tokat Müzesinde sergilenmektedir.

 

 

BUNLARI YAPMADAN DÖNMEYİN

- Sulusokak'ın her yerini adım adım dolaşın,
- Gıj Gıj tepesinden şehri seyredin,
- Tokat'ın yöresel lezzetleri Tokat yaprağından dolmayı, batı, keşkeği, Zile pekmezi ve Tokat kebabını tadın.
- Geyras bağlarında ak zambakları, erguvanı, mürver çiçeklerini, mor salkımları fotoğraflayın,
- Erbaa'da, Horoz Tepe'de tarihin derinliklerine dalın,
- Reşadiye'de İskefsirin üzerinde güneşin batışını seyredin,
- Zile'nin Acısu Köyü'nde Orta Asya'dan kalan bir Şaman bayramı olan Ficenk Bayramı her yıl 24 Nisan'da kutlanıyor. Mutlaka deneyimleyin.

 

 

TOKAT MUTFAĞI


Son olarak, otantik ve geleneksel bir şehir olan Tokat’a gelmişken taze kuzu etini közlenmiş patlıcan, patates, biber, sarımsak ve domates ile birleştiren meşhur Tokat Kebabı’nı yemeden sakın dönmeyin. Bakla Dolması (Sarması), Et Dolması (Sarması), Pehlili Pilav, Keşkek, Cevizli Bat, Çökelikli, Katmer, Yuğurtmaç, Cevizli Çörek ve Mahlep Şarabı da Tokat’a ait meşhur yöresel lezzetler arasındadır.

tokat gezilecek yerler, tokat yeme içme, tokat gezi rehberi, tokat'ta ne yapılır

Tokat Kebabı

 


ZİYARETÇİ SAYACI
 
  Online Ziyaretçi Sayısı : 18
  Bugünkü Ziyaretçi Sayısı : 16
  Dünkü Ziyaretçi Sayısı : 21
  Bu Ayki Ziyaretçi Sayısı : 105
  Toplam Ziyaretçi Sayısı : 63587
SOSYAL BAĞLANTILAR
H.Levent ÜSTÜN - Her Hakkı Saklıdır © 2015
hlustun@hotmail.com