O Geleceği Planlamıştı
Ana Sayfa
Hakkımda
Albüm
Onur Sayfası
Atatürk Sayfası
Üstün Soyağacı
Ziyaretçi Defteri
İletişim


T.C. Merkez Bankası
Döviz Kurları
Döviz
Alış
Satış
USD
34.1398
34.2013
EUR
37.6516
37.7195
GBP
44.8543
45.0882
SAR
9.0898
9.1062
JPY
23.2620
23.4161
RUB
0.35753
0.36221
 
Hava Durumu

ANKARAANKARA

ANKARA
Site İçeriği
.  Hakkımda
.  Albüm
.  Onur Sayfası
.  Atatürk Sayfası
.  Üstün Soyağacı .  Ziyaretçi Defteri
.  İletişim
.  Genel Hususlar
.  Tarihi ve Güncel Olaylar
.  Gezi Rehberleri
.  Mesajlarım
.  Haftanın Sayfası
.  Kur'an-ı Kerim Meali
.  Türkçe İsimler Sözlüğü
.  Ülkeler
.  İllerimiz
.  E-Kitaplar
.  Soru Cevap  
.  Haberler
Kardeş Web Siteleri
.  www.besahukuk.com
.  www.kalpakogullari.hleve
ntustun.com

.  www.sinavanaliziyap.hlev
entustun.com

.  www.karikmefrusat.com

ATATÜRK SAYFASI

O Geleceği Planlamıştı

ATATÜRK, okul yıllarından itibaren ülke sorunlarına ilgi duymuştur. O, keskin zekâsıyla ülke ve dünyadaki değişmelerin toplumlarının geleceğini nasıl etkileyeceğini, toplumların nelere gebe olacağını sezmiştir. Bu seziş onun geleceğe yönelik plânlarını oluşturmasını sağlamıştır. Onun sezgilerine dayanan planlar o günün koşullarında, birçokları tarafından gerçekleşmesi mümkün olmayan hayaller olarak değerlendirilse de O, ufkun ötesine uzanan yolculuğundan asla geri adım atmamıştır. Bu yolculuk sonucu çağdaş Türkiye ülkü olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşmüştür. ATATÜRK’ün başarıları ve gerçekleşen geleceğe yönelik öngörülerinin hiçbirisi tesadüflerin sonucu olmamıştır. O'nun yaptığı her şeyi önceden plânladığını göstermesi bakımından aşağıdaki anekdot ilginç bir örnektir:

Mustafa Kemal’in Harp Akademisinde öğrenimini tamamladığı günler... Dostlar halkası yavaş yavaş genişlerken, Lütfi Müfit (Özdeş), Cafer Tayyar (Kanatlı), Ali Fuat (Cebesoy), babası Fazıl Paşa, Zeyrekli Kazım (Karabekir) bu özel kadroya alınırlar.
İlk kez gizli, el yazması bir gazete çıkarır genç Akademili. Gizli konferanslar da devam eder. Padişahı eleştirip, üst düzey yöneticiler takımını didik didik ufalarlar.
Yukarıda adını saydığım gençler, daha da adını duymadıklarımız, olayların içine böyle böyle girerler. Kimi kıyısından, kimi köşesinden... Kadro giderek büyür.
Ama Zübeyde Hanım korkular içindedir. Oğlunun nelerle uğraştığını kavrayamaz, bağlayamaz, ‘’Mustafa’m, sen neler yapıyorsun?’’ sorusu yanıtsız kalır hep... Ya da ‘’Sen merak etme, iyi şeyler yapıyoruz.’’ gibi yanıtlarla geçiştirilir.
“Mustafa’m, yoksa sen yedi evliya gücündeki padişahımıza mı karşısın?’’ gibi sorulara ise ”Çakır oğlu‘’, sadece gülerek, yanaklarından öperek, sarılarak yanıt veriyor annesine...
Şimdi bu gençlerin hemen hepsi aynı okullarda okudular. Aynı koşullarda ya da yakın büyüdüler. Yıllardır aynı konuları konuşuyor, paylaşıyor, tartışıyorlar. Ama yine de, Zübeyde Hanımın sorularıyla aynı anlama gelen sorular var onların da içinde, bazen dayanamayıp açıkladıkları!...
Neler söylüyor bu genç adam arkadaşlarına?
- Padişahlık yıkılmalıdır, yıkılacaktır, diyor.
- Ordu yeniden kurulmalıdır, diyor.
- Balkan ordularının birleşmesi bizim için tehlikelidir, diyor.
- Yeni bir yönetim biçimi, yeni bir ordu, yeni bir toplum, diyor.
Bunlar onun emelleri. Ama onun emellerine, arkadaşlarının hayalleri bile ulaşamamıştır anlaşılan. Bu Fatih’in yakınlarına söylediği bir gerçekti vaktiyle. Biri doruklara yükselirken, öbürleri yamaçlarda çabalıyordu.

Bir akşam Selânik’te, Beyaz Kule gazinosunda, bu emeller doğrultusunda heyecanlı tasarımlar açıklanırken; coşkusunu saklayamayan genç Mustafa bir arkadaşına, ‘’Seni harbiye nazırı yapacağım, seni de hariciye nazırı...’’ diye bildirdi. Böyle mevki ve makam dağıtmaya başlayınca, bunun hoş bir şaka olduğunu sanan biri, bu şakaya yanıt vererek, ‘’Peki bizi bu makamlara getirebilmek için sen ne olacaksın? Yoksa padişah mı?’’ diye sorunca, O, ciddiyetle ve kahkahalarla ‘’Yoo, hayır! Ondan da önemli.’’ yanıtını verdi. Bu olmayacak duaya, şakayla karşılık amin diyenler, ürküp susanlar...

Ama o akşam ciddiye almadıkları bir gerçek! Çok da haksız sayılmazlar. Ama benim anlayamadığım, günün birinde, o neşeli akşam sofralarında, arkadaşlarına verdiği bu cür’etli sözlerin hemen hepsi bir bir gerçekleşmeye başlayınca, aynı arkadaşlar acaba neden bozuluyorlar, şaşırıyorlar, öfkeleniyorlar ve korkuyorlardı?
O, bu yakın dostlarına hiç yalan söylememiş ki... Her şey ortada işte!

 

 

KAYNAK :  Nezihe Araz; Mustafa Kemal’in Ankara’sı, İstanbul, 1994, Sf. 77-78 ; Atatürk'ten Anekdotlar - Genelkurmay Başkanlığı

 


ZİYARETÇİ SAYACI
 
  Online Ziyaretçi Sayısı : 65
  Bugünkü Ziyaretçi Sayısı : 64
  Dünkü Ziyaretçi Sayısı : 21
  Bu Ayki Ziyaretçi Sayısı : 153
  Toplam Ziyaretçi Sayısı : 63635
SOSYAL BAĞLANTILAR
H.Levent ÜSTÜN - Her Hakkı Saklıdır © 2015
hlustun@hotmail.com